29 Şubat, 2008


Beni Anlamadın Ya, Ona Yanıyorum Şimdilerde
Kendimi anlatmak istedim sana ama boşaydı.
Senin anlamak gibi bir niyetin yoktu.
Çırpınışlarım boşaydı. Çabalarım sonuçsuzdu.
İnsan görmek istediğini görür derler.
Sen bende görmek istediklerini gördün, bana ait olan şeyleri değil.
Beni anlamadın ya, ona yanıyorum şimdilerde!
Seven bir çift göz vardı bir zamanlar.
Sana her bakışında yaşlarla dolan bir çift göz.
Başkalarının kaybolmak için her şeyi hiçe saydığı, seninse görmediğin bir çift göz.
Şimdi nerelerde, ne yapıyor, kime bakıyor o gözlerdiye sorma bana!
Sana bakmayacak, baktığında huzur bulmayacak artık o gözler.
Sevdasını dillendirmeyecek. Onu anlamayan gözlerine "Beni anla." der gibi bakmayacak.
Beni anlamadın ya, ona yanıyorum şimdilerde!
Sen haketmedin ne beni ne de sevgimi... Sen saygı duymadın ki aşka...
Sen hiç bilmedin ki sevgi nedir? Sen hiç bilmedin ki seven bir yürek nasıl çarpar?
Sen hiç sıladakini özlemedin ki... Sen beni hiç anlamadın be sevgili.
Beni anlamadın ya, ona yanıyorum şimdilerde!
Yanışım boşa, biştişim boşa...
Bu alevlenen kor boşa... Küllerinden yeniden doğuğ yüreğimi yeniden yakmak mı niyetin?
Bu yangın boşa be sevdiğim.
Yine geleceksin, yine alevleneceksin yüreğimde
ve yine beni anlamadan çekip gideceksin buralardan...
Beni anlamadın ya, ona yanıyorum şimdilerde!
Bu son yanışım olacak bu son bitişim. Yeni bir yangın daha yok sana.
Yine gideceksin beni anlamadan... Ardından da küllerini göndereceğim.
Beni anlamadın ya, ona yanıyorum şimdilerde!
Dedim ya bu son yanışım olacak bu son bitişim. Yan-dım.Bit- tim
Sende bende bittin.Küllerinden tekrar doğmamak üzere bittin.
Bu son yangın! Artık ne sen varsın ne de ben.
Sende bende bu son yangında kül olduk!
Yeniden doğamayacak kadar yok olduk!
Aşk mı? O yiğitlerin işidir…
Aşk yiğitlerin yaşaması gereken bir duygudur ama herkes yaşamaya kalkar. Bu sebepledir ki aşk dediklerini ellerine yüzlerine bulaştırırlar.
Bu meydanda sonuna kadar kalabilmelisin.
Seni sarhoş edecektir, içerek susmalısın…Seni bir hoş edecek… severek susmalısın…
Yıldızlar, ayaklarının altından geçerken, sağlam durmalısın…
Aşk; yıkılıp kalmaya gelmez…
İçinin içine sığmadığı anlar olacaktır…hoyratlar duymamalı…susmalısın
Aşk; haykırmaya gelmez.
Kendini ifade edemediğin, çaresiz kaldığın, bu son nokta dediğin, kapıları çarparak gitmen gerektiğini düşündüğün anlar olacaktır. Kalmalısın
Aşk; çekip gitmeye gelmez…
Durmaksızın, geceni gündüzünü birbirine katarak, onun sana doğru gelmesini beklemeden O’nadoğru koşmalısın
Aşk; durup beklemeye gelmez…
Bana uğramadı deme. O, hayatında herkese en az bir kere uğrar.Sen, O’nu her an, her cenahtan beklemelisin. O’nun için kavramların hiçbir önemi yoktur bunları bilmediğinden bazen kapıyı, bazen pencereyi, bazen bakışı, bazen içten bir gülüşü, bazen gözyaşını kullanarak sana gelecektir. Beklemelisin
Aşk beklememeye de gelmez…
İlk bakışta kuralsızlıklar bütünü olarak gözükecektir.Bu seni yanıltmamalı. Aşk komplike bir duygudur ve O’nun da kendine göre doğruları vardır… Sana geldiği an kuralsız şartsız kabul etmelisin.
Aşk; kural koymaya gelmez…
Sana, bir çok seçenek sunacaktır. En kestirme gözükeni faturası en ağır olanıdır. En uzak gözükeni ise meyvesi en tatlı olanı olacaktır.Burada tadımlık veya doyumluk seçeneğini sen belirlemelisin…Tadımlık olanlar, aşk sınıfına girmeyecektir sadece aşk’ın küçük bir numûneleri olacaktır… O, Sana gitmemek üzere gelir O sebeple sakın kollarından kayıp gitmesine izin verme. Sıkıca sarılmalısın ama canını yakmadan, sıkıca sevmelisin Sabretmelisin…
Aşk; en kısa sürede en uzun sabrı, en uzun metaneti, bitmeyenhamiyeti gösterenlerin kazandığı yiğitler arenasıdır.
Aşk yiğitlerin işidir..

Gidişine Sebep Olan Bu Koyu Yasak AŞK...

Gidişine Sebep Olan Bu Koyu Yasak AŞK...

--------------------------------------------------------------------------------

Sen içimde karanlıklardan krallık kuran, yüreğimin en titrek anlarında içimi dolduran ve içimde çığlar düşüren, bir o kadar yaralayan ama bir o kadar da yaralarımı sarmaya çalışan, ne yaptığını, ne yapmaya çalıştığını asla anlayamayacağım sevgilim, bırak beni.




Ben yalnızlığıma alışmışım ve sana susamışlığım kadar da içine gömüldüğüm bu şehrin her karışına adını yazmışım. Bırak beni.

Ben burada öylece sessiz kalmaya çalışırken, sen bir yandan acımasız çığlıklar atmaya çalışan, bir yandan seven, bir yandan da nefret eden o aşk.




Sessizliğimi sorguladığın her anımda, içimde br şeylerin hep acıdığı, içme düş kırıklarımın battığı, yüreğimde o koca vapurların battığı sen. Anlamaya çalıştığın her an benim anlamsızlığımda boğulmaya çalışmanın da anlamını çıkaramıyorum bir türlü. Neden kendini beni anlamak uğruna bu kadar karanlığın içine attığını, neden beni anlamak uğruna bu kadar canına kastını, neden bu kadar üzüldüğünü ve neden bu kadar yaraladığını anlayamadığım; sen…

Kuru çöl geceleri gibi çatlak olan dudaklarımın sana susadığını bildiğin halde bu kadar neden kaçtığını, neden bu kadar ısrarla görünmezliğini ve bu kadar acemi sevişlerini hiç anlayamadığım sen, bir o yana bir bu yana savrulurken ellerimi tutmaya çalışan, bir yandan da tuttuğunu zannettiğim anda ellerimi bir boşluğa bırakan; neden?

Köpeklerin ısırmaları acıtmıyo ve sevdiğim her şey sıcaklığıyla yakıyor Bir yandan da sen üşütüyorsun içimi; yalnızlığım kadar gizemli olan sevdalı..…

Nedenini ve anlamsızlığını çözemediğim o mayışmış bakışlım.

Şifreli konuşmalarının ve şifresiz susuşlarının,gözlerimin içine bu kadar buğulu ve bir o yandan hiçbir anahtarın açmadığı o soğuk bakışların. Ki ne zaman anlamaya çalışsam beni daha da içe çeken, daha da onulmaz halde yaralayan ve neden bu kadar acı ile doldurduğunu anlamadığım kalbimi bu kadar çok karartan ki; fal karanlığında, sen; neden susuyorsun?

Sustuklarının ve bildiklerinin arkasına sığındığını gördüğümde gözlerime inanamadığım, gözlerimi aydınlık bakışların yüzünden açamadığım,sözcüklerimi hiçbir tümceye bağlayamadığım sen.

Ne anlatmaya çalıştığımı ve neyi özlediğimi bilmediğim halde özlediğim, seni ne kadar özlemem gerektiğini bilmediğim, hiçbir ışığın aydınlatmayacağı o karanlık kalbim, hepsi şimdi birer billinmezzz kalacak.

Hiçbir anahtar bu sırrı açamayacak, dudaklarım kilitli, gözlerim rüzgara küs kalacak…Sormadığım ve sormaya cesaret edemediğim o birkaç kelimeden biriydi seni yaralayan ve gidişinin sebebi olan bu KKoyu yasak aşKK. Karanlık sulardan geçecek ve bir daha asla geri dönmeyecek bu hisler.

Günün birinde sana yazılmış olan bu yazıyı okuduğunda kime yazıldığı, kimi anlattığı, kimden hesap sorduğu anlaşılmayacak olan bu yazıyı belki bir başkasına yazıldığını zannederek ki, büyük zahmet ederek okuyacaksın. O zaman gözlerin mi buğulanır, yoksa senin de kalbine benim gibi düş kırıklarımı batışır, yoksa gözlerin kapanıp yaşlar mı boşalır bilemiyorum ama, ben, hala…….neyse…….

Blog Arşivi