11 Mayıs, 2008

Beni çileden çıkaran uyuzlukların olmasa
Bana olmadık anlarda kırılışların,sitemlerin
Hayatında yokmuşum gibi beni gözden çıkarışın
BelKide bu kadar sevmezdim seni..


Sana tek bir gülden kalp yaptım
En yükseklerden getirdim
O mis kokan tohumunu
Ve göz yaşlarımla suladım,
Yalnız seni düşündüğümde yeşersin diye...

Masalların En Uyuzuna?

ERTUGRUL BAYAM






ölüm bize yabancı değil sevgili...
o kadar cok can verdık ki
birbirimizin içinde
ve o kadar cok hançerlendik ki
dirilmeye ramak kalmışken.....
ölüm tanıdıktır bizim gibilere...

bazı sevdalar aşmıştır bu kavramı
ölüm hiçlenmiştir sevenlerin gözünde
eğer şu ölüm dedikleri
somuttan soyuta geçiş ise sadece
varsın gelsin!
zaten biz senle çok meraklıyızdır ölümlere!
çok meraklıyızdır soyutta sevişmelere.....

OKAN SAVCI









Hadi git şimdi...
Selamın da gelmesin.
Adın küfür oldu dilimde
Arkanda bırak ufkumu.
Uzaklaş uzaklaşabildiğin kadar
Beni dünyanın durduğu günde bekle!

Git de şerefine kadeh kaldırsınlar
Sakilere selam söyle,
Hesabı bana yazsınlar...
Ağustostan sonrası güzdür, inanmadın
Yürek tek bir yazla,
Kurur mu sandın? !

Neyin var neyin yoksa giderken al...
Yağmurlar indi gönlüme,
Ak-pak oldum.
Sen başka gecelerde uykulara dal
Kesilsin sesin soluğun.
Nefessiz... umutsuz... baharsız kal...

OKAN SAVCI




ölüm bize yabancı değil sevgili...
o kadar cok can verdık ki
birbirimizin içinde
ve o kadar cok hançerlendik ki
dirilmeye ramak kalmışken.....
ölüm tanıdıktır bizim gibilere...

bazı sevdalar aşmıştır bu kavramı
ölüm hiçlenmiştir sevenlerin gözünde
eğer şu ölüm dedikleri
somuttan soyuta geçiş ise sadece
varsın gelsin!
zaten biz senle çok meraklıyızdır ölümlere!
çok meraklıyızdır soyutta sevişmelere.....

OKAN SAVCI




Neden?
Bahçem çiçekli değildi
Geldin,
Baharım oluverdin.
Dünyam güvenli değildi
Geldin
İnancım oluverdin.
Umudum
Bunca bağlanmışken sana
Neden
Çekip gidiverdin?

Hayat beklenmedik bir zamanda beklenmedik şekilde sona erebilir...




fotoğraflar var ellerimde
bir karede iki insan
şimdi baktığım
hiç bir karede olmayan iki insan...

albümlere koyamıyorum
fotoğraflar ellerimde
ölümü
yakıştıramadığımdan belki de...

cevaplamadığın sorular,
anlatamadığın hikayeler vardı oysa
ve;
çekilecek fotoğraflar...

seni
çok özlüyorum...




sen sus! eğ başını öne!
git sevdiğim!...


~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Küçük adımların ne demek olduğunu en iyi ben bilirim
Senin hep küçük adımların vardı…
Bana gelen yollarında,
Bir de; kuralların
Hani şu bildiğimiz bir demet kır çiçeğini bile,
Bana çok gören,
Eksilen çiçekler olacaksa senden, sırf sen üzülme diye
Bahçene girmem bundan böyle…
Ellemem kime saklandığı belli olmayan mor menekşelerini….
Bu sonbaharla birlikte bırakır dallarını
Kaçırırım gözlerimi gözlerinden sevdiğim,
Canımı acıtan bahanelerine inanmasam bile
Yeter ki sus! Sen yalan söyleme!…
Gözlerime bakmayı, gözlerimsiz yaşamaya tercih edişinin…
……..bilmem kaçıncı günü bugün!…
ve bilmem kaçıncı gemidir bu geçen?
İçinde sana el sallayan bir benim olmadığım,
Aynı saatlerde , 200 kilometre hızla koşan ben
Gel gör ki;
Hala topraklarında olduğumun,
….daha yeni farkına varıyorum.
Yaz gecelerinde üşüyen bedenleri
Güz akşamında yağan yağmurları,
ucuz bahaneler biriktirmeyi
Bir de küçük adımları oldum olası hiç sevmediğimi öğrendim
Yıkılan kumdan gemin olacaksa
Sırf sen üzülme diye,
çırpmam ayaklarımı senin kıyılarında…
yeter ki sus! Üzül benim için sevdiğim…
Iyiliğimi istiyorsun adı altındaki gitmelerinin
Beni başından atmak için olduğunu
…..bir Cumartesi ikindisinde anladım ben!…
Sen sus! Eğ başını öne…
Bırak…. kelimeler kifayetsiz kalsın!…
Altı üstü bir hayaldi işte kurmayı beceremediğimiz,
Gönlünün kapısından dönüş biletim elimde,
……..çoktan geçtim ben
Içimdeki senin elini bile sıktım!…
Söndürmek için öksüzlüğümü…
Beklediğim yağmurlar yağar belki, bugün-yarın!
Tek sen kalma buralarda,
Sırf sen gelme kapımı çalmaya
Eğ başını öne…
Hadi git sevdiğim!….

SEMRA BAKAN





Çözemediğim bir şeyler var hayatımda
Sualtı gibi derinlerde sessizce bekleyen
Dirensem, daha ne kadar direnebilirim artık
Nereye kadar gidebilirim, gitsem?

Aradığım nedir, o kentten bu kente?
Adressiz yaşamak da sıkar insanı gün gelir
Gider heyecanlar, istekler, gülümseyişler
Yüreğimdeki denizin suları birden çekilir.

Özleyip de vardığım her yerden, hemen kaçsam diyorum
Ne aradığımı biliyorum, ne bulduğumu
Bilmem neresinde yanıldım ben bu hayatın?
Yüreğimi kabartan o sevinç, şimdi sonsuz bir acı oldu.

Taşlar yığılmış önüne en güzel, en anlamlı duyguların
Uçsuz bucaksız bir tüneldeyim ve her yanım karanlık
Koluma giriyor bazı adamlar, bir şeyler söylüyorlar
Kalıplaşmış, sıkıntı verici, güdük.

Oysa acı diye bir şey var bu dünyada
Ölüm var -ki yüreğimde bu boşluğu yaratan birazda odur.

Yanıbaşımda ölüp gitti dostlarım, ben bakakaldım
Gözyaşlarının da bir yerlere gömüldüğü görülmüş müdür?

Çözemediğim bir şeyler var hayatımda
Sanki ilk benim duyduğum garip, anlatılmaz duygular
Sürse daha ne kadar sürer bu, bilmiyorum
Ölümü ve hayatı yanyana düşünmesini ne zaman öğrenir çocuklar?

AHMET ERHAN




Yoksun bu sabah...
Hiç olmadınki zaten...
Kızgın bir çölde...
Bilinçsizce bir serabın ardından koşar gibi...
Sana koştum bütün yüreğimle...
Geceleyin, ay’a dokunur gibiydi seni düşlemek...
Kar taneleri gibi,yüreğime düşüşünü sevdim...
Üşümeye aldırmadan,..
Kar’ın yağışına sevinen çocuklar gibi,..
Yaz’a kalmayacağını bile bile sevindim...
Aldırmadım,hiç üşümelerime...


Bana “git” diyordun...
Sordun mu hiç yüreğine?
Kolay mı çekip gitmek?
Kolay değil güzel gözlüm,hiç kolay değil...
Yüreğimde ilk defa çiçek açmış bir filizi,..
Kökünden söküp atmak...
Güne sensiz merhaba demek,..
Köşe başlarında,..
Bana bakan hayalini, görmezden gelmek...


Her şey zamanla, unutursun diyorsun ya,..
Sende inanmıyorsun aslında...
Hem ben bir kez yenildim zamana,..
Artık yenilmeyeceğim...
Ve ben, bir kere sevdim...
Bilki başkada sevmeyeceğim...
Olmayacağın günlere inat...
Sana inat seni yaşayacağım...


EMIN AKDUMAN




Fazla yaklaşma bana

Öyle fazla sevme beni

Yanımda olduğunu hissettir yeter

Sevdiğini bileyim yeter

Her zaman yanımda durma

Bilirsin fazla ilgi insanı ya şımartır

Yada bıktırır

Öyle sevki beni ben bile inanamayayım

Öyle sevki beni kimse bilmesin

Uzaktan görmek bile yetiyor bazen

Bazen senin gelmeni bekliyorum

Yavaş ve gizlice

Anla beni

Ben seni öyle seviyorum ki

Sevgin yüreğimde büyüyor günden güne

Ben seni öyle bir seviyorum ki

Ama belki anlamazsın

Öğrendiğin zaman seni nasıl sevdiğimi

İnan sende beni seveceksin

Seni öyle bir seviyorum ki sen bile korkarsın

MURAT INCE




Kaç kâbus gecesi yaşadım
Kaç dolunay yalnızlığı
Dizlerimde buz vardı ellerimde kar
Hiçbir şey dokunmamıştı bana özüm kadar
Ben yarı çıplak bir çocuk masumluğunda
cam pervazına dizerdim bebeklerimi
Ve her gece çığlık seslerim yırtardı gecenin sessizliğini
Henüz kapım açık değildi aşka
Hiç kimse anlamazdı dilimden
bebeklerimden başka

Yasaklarla dolu dünyamda
Hep yasakları yaşadım yıllarca
Birisi özümdü biri özümden parça
Ufacık bir ışıkta bedenim paramparça

Seneler sonra bir aşk buldum kendime
Gözlerinde Mayıs güneşi
saçlarında Temmuz ateşi vardı
Hiçbir şey umursamazdım
Ve hiçbir şeyden korkmazdım
Ben onun yanında bendim
Kaybetme korkusunu onunla yendim
Ne yazık korkumu yenmişken onu kaybettim
Bir Mayıs akşamı gözlerinde bulduğum sıcaklığı
bir Temmuz sonrası odamdaki gözlerde görmek
ne kadar acı
Birisi canımdı biri canımdan parça
Sırtından vurulan duygular paramparça

Bir yanım yanında
Bir yanı canımdaydı
Ölüler ağlamazdı biliyordum
Oysa ben ağlamak istiyordum
ölü aşklar diyarında
Çoğu geceler
hasreti gözlerimde damla damla yaş olurdu
ve ellerimde kurudu hayallerimin sarı gülleri
Unutamazdım onlu dünleri
Çünkü bir tek o anlardı bakışlarımdaki özlemi

Şiirler yazardı bana
Aşkı anlatırdı her mısra
Hâlâ mutluluk şiirleri yazıyordur belki de
Belki de umut iklimlerinde yeni bir aşk arıyordur kendine
Beynindeki gerçeğe inat
Mayıs gözlü Temmuz ateşi
Gittiğin yere götüremezsin güneşi
Güneş gittiğin yere gelmez
Üzülme ve sakın korkma
Ölüler üşümez

NEDIM SAATCIOGLU




Çelişkilerin Kadını


Dostum...

Sözlerime şaşırma...

ve aklın karışmasın...

Ben, çelişkilerin kadınıyım...

ben cennetim ve ben cehennemim...



Ben, kara gözlü kadınım...esrarlı sözleri olan...

Ve bazen beni yenilmiş bir kadın olarak bulabilirsin...

Evet, ben günbatımı ile uyuyan biriyim...

Ve geceleri yatmayıp gitar çalan biriyim...



Bir kadının okyanusunda dolaşmaya çalışma...

Onun sahiline vardığın

ve limanına demir attığın zaman...

Yolculuk sona erer...



Ve bana şaşırma...ve düşüncelerime...

Ben yüzeyim ve ben derinliğim...

Ben birbirine en uygun olanım,

ben rüzgar ve fırtınayım...



Ben kendine aşık olan kadınım...

Ben hem erkek hem de kadınım...

Ben dünyanın bütün kadınlarıyım...

meleksi ve kötü...



Ben bir çocuğum ve içimde işkence çeken bir kadın ...

İnatçılığımda ve yaramazlığımda...çocuğun yankıları ...

Ve benim kadınlara özgü dünyamda...

yüzler, bilezikler ve aynalar ...

Sırlarını açıyorlar ve konuşuyorlar...

Ve her çağdan mücadele eden kadınlar ve çocuklar ...



Benim yastığımda uyuyan bir kadın ...

Ara sıra rüya görüyor ve bazen ilahi söylüyor...

Ve bazen şarkı söylüyor...

Ara sıra gülümsüyor bilinmez bir şekilde...

Ve ben de onunla beraber gülüyorum onun bekleme yolculuğunda...



Ve burada inatçı bir kadın ...

oyuncak bebeğimin haykırışlarından hoşlanıyor...

Ve sınırlarımı aşıyor...

gülüyor ve gözlerimin rengiyle alay ediyor...

Ve sonra zaferini ilan ediyor...



Peki dostum,

sen ne görüyorsun bir kadında...?

Seni sürekli arzulayan...

Seninle bir kale kuran...

Seninle beraber ve sana karşı olan...

Ve günlere ve kaderlere meydan okuyan...



Seni en güzel elbiselerle giydiren kadın...

Senin güzel siyah saçlarını kesen...

güçlü Samson�un saçlarını...

Sana gizlileri ve sırları açıklayan kadın...

Mağlup ve muzaffer...

Gizlenen ve purolu...

Ve üstadım, sana kötü tercihlerini itiraf etmeye kalkışan...



Senin kalbine yaklaşan bir kadın...bazen...

Ve ilahi söylediğinde ve ıslık çaldığında kaçmaya tereddüt etmezsin...ve kaçarsın...



Ben çelişkilerle dolu bir kadınım...

Evet, ben aynı anda ateş ve buz ile oynayan biriyim...

Ben güneş tarafından kuşatılmış biriyim...

ve avuçlarımda aylar var...



Dostum, şaşırma...

Bir elbiseyi giyip sonrada çıkaran

bir kadından daha fevkalâde hiçbir şey yoktur...

Ve dünya ona yardım edemez...ama şaşırır...



Ve sen daima tuğladan bir adam olacaksın...kilden...

Ve sen daima sözlerimden sonra geleceksin...istilacıdan sonra...

Ve sen daima şaşıracaksın...şaşıracaksın...şaşıracaksın...




Gönül de yara olunca ne kötü...iyi olmaz bir türlü.yansan bir türlü yanmasan bir türlü.tercih gönlüne kalmış.tercih onu tercih etsen olmaz.şunu tercih etsen olmaz.tercih şansın bile yok...yanacaksın başka çaresi yok...


Gecelerin sabah olmayacak bir türlü...sağa dön o...sola dön yine o...gün olur buda geçer belki...ama yandığın yanına kardır...saçlarına düşen ak sana kardır...

Gönül yarası ne kötü...türküler yakarsın ona.ağıtlar yakarsın.ama...yine aynı şey olur sana.yani türküler yaktığınla.ağıtlar yaktığınla kalırsın.

Bunlara rağmen son sözüm şu olur ya hep:

SENİ SEVEN ÖLDÜ GEL GEL...



Dayan be gönlüm!...Bîçâre değilsin Yaradan sana yâr...

--------------------------------------------------------------------------------

Söylenmeyen sözlerin ağırlığı, demir balyalar gibi çöktü yüreğime...Bir yanardağ misali gönül dağım!Hani bazen diyorum ki patlasa bu yanardağ!...Dökse içindeki her şeyi dışarı!...Boşalsa!...Rahatlasa artık!...

Sonra duruyorum...Sonra susuyorum...İçimden çıkan lavların etrafı yangın yerine çevireceğini düşününce kilit vuruyorum dilime...."Yan!" diyorum içime!..."Sadece sen yan!" Ve "Dayan!" diyorum gönlüme!..." Herkes mutlu olsun!Sen dayan!.."

Dayan be gönlüm!...Dayan ki , elbet birgün görecektir sevgili arşa yükselen alevlerini...Dayan ki , elbet bir gün sende açan alev kırmızısı güllerin kokusu yâre ulaşacaktır...Dayan ki bir gün alevlerin, sevgilinin gözyaşıyla buluşacaktır...Dayan gönlüm!... Seni de elbet bir anlayan olacaktır!...

Dayan be gönlüm!..İçine akıttığın gözyaşınla bile sitem etme sevgiliye!...Derdini başına tac et "Sevgiliden geldi." diye...Ve dayan , sorma "İçime bu yangını salıp da nereye gitti?" diye!...Sen sevgine sadık ol, o seni sevmese bile!...

Dayan be gönlüm!...Bîçâre değilsin Yaradan sana yâr...Kimsesiz değilsin, yanında "Kimsesizler kimsesi" var!...Biliyorum! Sığmazsın hiç bir yere bu sevdayla, dünya sana dar!...Ama dayan gönlüm!..Dayan ki her gecenin mutlaka bir sabahı var!...

Dayan be gönlüm!...İçindeki aleve attığın tohumları gözyaşınla yeşert!Dayan ki her şey bitecek bir gün, kalmayacak ne gam ne dert!...Alev kırmızısı güllerden der demet demet...Bil ki!...Bil ki bir gün mutlaka bitecek bu hasret!...