10 Ekim, 2009

Masalım / Oyuncaklarım / Günahlarım

Masalım / Oyuncaklarım / Günahlarım
Özletmeyin Azrail�i..Ayartmayın yalnızlığı aleyhime.
Kurban edin beni düşsüzlüğüme..
Daha fazla zorlamayın öyküsüzlüğümü.
İsnat edilen tüm suçları kabul ediyorum.
Suskunluğum/ tek suçum..�

Ben ki; suç mahallinde yüzlü kirli bir çocuğum. Üstüm başım hazan. Görüyorum ki; çoktan kurulmuş sandalyeler, tam orta yerinden vurulmayı bekliyor gövdem. Birazdan ayıklanır yüreğim köklerimden. Ben ki; üstü örtülmüş karanlıkların tek müsebbibi, ben ki; tüm günahların ev sahibi. Soluğumdan çekin ellerinizi. Bana ölmeyi tek çare göstermeyin.Susmayın ya da susturmayın beni. Bana biçtiğiniz dışı kalabalık içi çıplak sıfatlar yetmemiş olacak ki, rahmimde taşıdığım düşsüzlüğüm kürtaja zorlanmakta..Çekin ellerinizi gövdemden. Çekin gözlerinizi geleceğimden. Özletmeyin bana Azrail�i.Bedenim çamurdan ibaret. Bırakın bulansın yüzüm öyküsüzlüğüme.

..........

Masalım / Kırıklarım, oyuncaklarım. Hepsi darmadağın işte. Arama beni � bende � .Kayıplardayım. İçimdeki çocuk depreşti / sadece suskunluğum nüksetti.Farkındayım, tükenen kelimelerimin sende açan yaranın büyüklüğünü. Ne olur sen bari anla beni. Başarabildiğim, umutlanabildiğim tek varlık sensin. Tutunduğum, kendimi bulduğum, kendimi kendimle yendirip sende kendimi var ettiğimsin. Bilesin ki senden başka hiçbir gövde kabul etmez bu hakir kökleri. Hiçbir gökyüzü yer açmaz benim gibi uçları kırık uçurtmalara. Ne olur sen bari anla düşsüzlüğümü/ öksüzlüğümü. Kapadıkça açılan yaralarımı bari sen yama. Ört üzerimi yoksa..Yoksa ben bende tükenecek. Tut ellerimi masalım/ tut..Sakın bırakma.



Eksik kaldığımı, seni senle başbaşa bıraktığımı söyle..Senin dışındaki herşeyden kovulan bu yürek, senden başka hangi izânın ayak ucunda avunur söyle.Susma ne olur.Beş para etmez bir gölgem duruyor önümde.Sende bana ait ne kadar eksik varsa söyle.Tamamlayamadıklarımı, yamayamadıklarımı anlat bana.Gülümse sen, içindeki birikmiş tüm sözcükleri anlarım ben. .Senden başka bilmediğim lisana inat öyküsüzlüğüme, öksüzlüğüme bir anlam daha katarım.Yeter ki sen söyle...

Ben ki, seni en az senin beni sevdiğin kadar sevdim.İnkar etmiyorum, bazen seni suskunluğumla başbaşa bıraktım.Bazen de boşluğa saldım seni.Ama her zaman sevdim; en azından senin kadar sevdim..Unutmanı istemediğim tek bir şey var.Ben ki, her çicekten bal almaya yeltenen bir arsız değilim.Ben ki, uğradığı her limana zehrini akıtan yabancı uyruklu bir gönül hırsızı değilim..Ben sadece, unuttuklarımı unutmaya çalışan imlasız çocuğum, gözünde yağmuru eksik olmayan...

Söyle ne olur seni bensiz mi bıraktım ? İçimdeki hangi söz, hangi cümle, bensizliğin kanıtı ?
Sor bakalım kalbine..Seni hangi gölgeye emanet ettim ? Bedel ödeyeceğim diye kimin diyeti bildim seni ? Kovulduğum yüreklere yüzümü bulayan ben, suskunluğun dilinde kanıyor. Sanki susmaya yeminli. Sanki konuşmamaya sözleşmeli. Benimkisi sadece ihtimalleri ayıklanmış çığlıklar.Aldırma alıngalıklarıma..Aldırma kendimdeki susmalarıma.Öyküsüzlüğüme denk geldi ağlamalarım..Suskun muyum yoksa, içimde sana yakılmış ağıtlarımın sesini duymuyor musun yoksa ?

Ey kanatları kırık kadın;

Beni bırak benle. Sendeki ben varken ölme zamanı mı şimdi. Doğrul kazdığın mevzilerden. Utanma sakın yüzünden akan gözyaşlarına. Aldırma yüzünü yalpalayan rüzgara. Yetmedi mi bedenini pervasızca harcadığın ? Yetmedi mi kendini geçmişe gelin ettiğin ? Bırak yüreğini avuçlarıma.Olduğun yere kücük bir gökyüzünü çiz. Her gece başını yastığa koyduğunda yüreğinin enginliğine bir yıldız koyuver dudağın ucuyla. Aldığın her nefese bir umut ekle. Ben � bende � savaşırken sen sendeki beni gölgelerine sığın. Hani sen umuttun, hangi sen dayanıklıydın ? Sıra mı ölmenin. Soyun üzerindeki vesvese dehlizlerini. Sıkı giyin hayatı.. Sakın ardına bakma. Yaşayamadıklarınla örme hayat evini. Küçük sevinçler iste, acı ve gözyaşı değil.. Avuç ici miktarında gülüşler dile kendine. Kendine bir yüz seç. İmkansızlığına bir kürek miktarı sevgi aç. Hisset kendini bende . Varlığını demirle gözlerime. Sığın kokuma, sığın adımın baş harfine. Soyadımı alamasan da adını fısılda kulağına. Sakla beni en derine.. Gözlerinden ibaret bir dünyayı hediye eyle bana.Varlığından utanacak değil; varlığınla duyulacak bir perdeyi arala gözlerime. İçimdeki cocuğu bırak. Bana bir masal anlat içinde sadece umut var olan. Bana bir hayat ver içinde � can � olan. Bana bir söz söyle içinde � ölüm � olmayan....

Ey hazanı bol mevsimin bahara bakan yüzü,

Ayak uçlarımdan hayat çekilirken canını canından çekme zamanı mı şimdi ? Bırak ellerin değmesin ellerime. Varlığıma tutunyeter.Karanlığın içinde bir mum yakıver. Ellerini gökyüzüne çevir. Adını bırak dudaklarıma. Gidebildiğin yerde değil, yaşadığın yerde nefes al. Her gece başını koyduğun yastığı göğsüm bil. Akıt gözyaşlarını benim için. Bırak aksın içimdeki kabuk bağlamış yaralar. Kırıklarımı topla şimdi. Mevzini değiştirme silahı kırık asker. Sadece menzilini seni� sende � / sadece sen diye sevecek bu yüreğe çevir. Her satırımın bir masal olduğunu bil. Her nefes alışımı dua. Bana dönüp nerdesin diye sorma. Gögüs kafesinin üstüne koy elini ve gözlerini kapa.
Ben nefes aldığın yerde olacağım.
..

Zaman, ne yaşanacak kadar muhteşem,
Ne de ölüme koşacak kadar berbat..

�����
Ait olduğun yerde kal..
Sadece bir anahtar deliğindeki ışığa çevir yüzünü..
Gülümse sadece..
Varlığını sun..
Aitliğini değil�
Geçmişini, geleceğini bırak orada..
Bir masal ol içimdeki çocuğa�


Sakın sakın�
Suskunluğuma aldanıp bendeki seni yorma..
Sadece, gülüşlerini pencereden bırak..
Kim bilir o gülüşlerin bir gün umut olur bir yüreğe�

Masalım,
Kırık kanatlarını sar şimdi.
Sar ki;
Düşsüzlüğün içinde üşüyen bu yüreğe kanat ger..
Beni � bildiğim � kadar değil,
Bilmediğim kadar sev..

Git / Kapılarımı yüzüme gömerek

Git / Kapılarımı yüzüme gömerek…

Hakkım helaldir artık / gidebilirsin…Ha unutuyordum az daha..Gitmeden içinde birikmiş nice yalnızlıkları savur yüzüme..Babamdan yadigar bırakılmış emanetine yerine getirememiş birisi olarak helalliğimi sardım beyaz duvağa, suratını benden uzaklara çevirebilirsin ..Kapıyı ardına kadar açık bıraktın..Gitmene ramak kalmış..Benim gözlerim artık sana yabancı..Daha fazla rehin kalma güneş girmeyen iki göz hayat evine. Babamın acısını daha saramamışken, bir de senin eksikliğin.. Gel de kendini benim yerime koy. Bir zamanlar dört kalp vardı penceremizin ardında..Ansızın yitirilince canlar, yama bulunmaz ki noksanlığına.. Bir gün gidecektin lakin bu kadar erken bu kadar çabuk beklemiyordum. Belki de sana kızgınlığım biraz da kırgınlığım bundandır; bize sırtını bu kadar çabuk çevirmen, bize bu kadar uzak durman…Hadi git / ben senden gitmeden…Git…

Bit / Gözlerimdeki “ Meleği “ öldürerek…

Git gide uzaklaştın bizden..Aynı evde iki yabancıyız biz. Bizi bize yaklaştıran bir duvar..Ötesi yok işte. Biraz da aynı işyerinde çalışmamız...Sana gitme demeye kalmadan seni başka kıyılara kulaç atarken gördüm..Hatırlıyorum da; sen diğer odada mutluluklara kanatlanırken, ben diğer odada içimdeki “ Meleği “ yüreğimin mezarına defnediyordum. İkilemin ortasında, sensiz kalakaldım öylece..Sen sevinçten ağlarken, ben “ bizi” kaybetmenin derinliğinde boğuyordum kendimi. Sen yeni bir hayata söz verirken ya da “ bize “ yabancılaşırken gözlerim kırmızı bulutlara takılıyordu..Düşen yaşlardan değildi oysa…Düşen sendin..Düşen avuçlarımdan meleğimdi…

-------------

Oysa sen daha küçücüktün.. Daha dün aynı bahçede koşuşturan, oyunları bozan ben olsam da hep “ abisine kıyamayıp her şeyi kabul eden “ Meleğimdin sen.Daha gözlerinde yabancılaşmamıştım ben..Şimdi kanatlanma zamanı mı geldi yoksa ben mi yaşlandım anlayamadım..Sus pus içim..İkilem içimdeyim..Küskünlüğüm sana değil; seni benden bu kadar çabuk alan kadere…Bu ayrılık nerden çıktı ey içimdeki melek ? Gitmene bu kadar az zaman mı kaldı ?

Ey küçük meleğim ne çabuk büyüdün sen ?

Beyaz duvağına gözyaşlarımı nakışlıyorum senden habersiz. Kabullenemiyorum gidişini, bizden bu kadar erken vazgeçişini..Daha ben ölmedim be meleğim, nereye kanatlanıyorsun ki..Ya ben ölürsem ve sen gidersen anneme kim bakacak ? Susma cevap ver…Bu kadar çabuk gitmen niye ? Önce babamız terk etti, sıra sende mi..Sen de mi gidiyorsun ?

Tüm bulutları kirpiklerime topladım, tüm yağmurları gömüyorum gözlerime..Gitme desem de gideceksin..Bu ayrılığı bize çoktan biçmişsin anlaşılan..Git hadi..Sana bir Cennet vaat edemeyen bizlere arkanı dönüp git..Dört kelimelik bir ailenin bir kelimesini daha yitirdik velhasıl..Kaldı iki kelime ve yarım kalmış umutlar..

Artık bizde kendini bir fazla hissetmektesin sen..
Vur kapıyı git..
Gitme desen de gideceksin..
Ne de yol yarılanmış..
Oysa bilirdim ki,
Melek’ler hiçbir zaman insanları terk etmezmiş..
Oysa sen..
Bize yabancı,
Bana göre yalancı bir sabaha kanat çırpmaktasın…
Ağlıyorum çünki,
Yangına giden kanatlarını gördükçe,
Bir serçe yüreğinin nazeninliği yüreğim
Kıyılara vuruyor delice…
Git/me Meleğim…
Gitme…

…………

Kim bilir bu satırların yazıldığından bile haberdar olmayacaksın..
Kim bilir bu yürek/ bu ömür,
Senin beyaz duvağını,
Cennete savuracak kanatlarını görmeye yetmeyecek..
Meleğim yuvasını terk etmeden,
Bu ten söz’e hüküm verirken sana son sözüm;
Kırsan da yüreğimi,
Mutluluklar ancak sana yakışır…
Çünkü sen benim mutluluğa ulaşabildiğim kanatlarımsın…

İçten nice mutluluklara Meleğim…
Canım kardeşim / Seni çok özleyeceğim…

Verdiğim Tüm Sözler Hükümsüzdür!

Verdiğim Tüm Sözler Hükümsüzdür!
Kalp yorgunluğu nedir bilir misiniz? İçiniz üşür bazı geceler, tan vakti bir bıçak yarasının izi gibi, sızlar gönlün kabuk bağlamış yerleri. Bazen çok sevda artığından, bazen sadece yoksunluktan, kendinizi ruhun uçurumuna bırakıverirsiniz.
Verdiğim Tüm Sözler Hükümsüzdür!

Şu hayat denilen, kimine çok uzun, kimine kısacık bir an gibi gelen yolculuk; neden bunca yükü vurur sırtımıza? Hep acelemiz varmış gibi, telaşlı, üzgün, yorgun, az keyifli genelde mutsuz, içinde hep “daha” taşıyan bu koşuşturma neden? Daha zengin, daha mutlu, daha güzel, daha yalnız, daha çok ve bir dolu “daha” yüklü sıfatlarla örülüyor çevremiz.
Günler kendini tekrara başladı burada. Gönüllü yaşam mahkumluğu böyle olmalı. Geldik ya bir kere, tekamül etmeden dönmeyeceğiz. İyi ama ruhumun dayanacağı bir direk bulmak lazım. Elinde tuttuğu bir torba bile ağır gelirken insana, yüreğe basan bunca ağırlığı neyle taşımak gerekiyor?
Kalbin hasar almışsa bir kere, zamanla su alıp batarsın. Gemiler gibi işte! Hani deniz kıyısına çekilip, ölüme terk edilmiş, ileride parçalanıp başka işlerde kullanılacak demir yığını muamelesi gören gemiler vardır ya, işte onlar gibi, yüreği de kıyıya çıkıyor insanın bazen. Bakıyorsun, ileride başka bir iş için kullanılacak bir organdan öteye gitmiyor.
Bunları düşününce, dedim ki, bütün sözlerim geçersizdir. Attığım imzalar, verdiğim tüm yeminler, antlaşmalar, kontratlar, aşka dair ne demişsem sevdiğime, hepsi hükümsüzdür.
En azından dürüst bir duruş olur bu! Öyle ya, evlenirken söz vermemiş miydik? İyi ve kötü günde, hastalık ve sağlıkta yan yana duracağımıza; ben kendi adıma verdim. O zaman eşim olmak isteyen adam da aynı sözü vermişti. Boşandık, tüm sözler hükümsüzdür.
Aşkın en yoğun zamanında, bir gece yarısı sevişmesinin ortasında, daha terimiz soğumamışken, tenimize başka ten değmeyeceğine yemin eden bir adam da hatırlıyorum. Bana da aynı şeyi tekrarlatmıştı üstelik. Aklıma başka bir erkeğin kollarında olduğun geldiğinde bile çıldırıyorum demişti. O sözlere ne oldu peki?
Yeminler ve antların, aşkın bitişi ile bittiği yargısı çıkıyor ortaya, bu durumda, yapacak pek bir şey de yok gibi görünüyor. Aşk, var olduğu anın dışında yaşamıyor. Taahhütlerimi herkes kadar tuttum, herkes kadar bozdum.
Dün gece yarısı, etrafta sessizliğini korurken karanlık, çıkıp balkona bir sigara yaktım. Bu şehri seyrettim uzunca, ışık yanan evleri, uyumamış insanları, her yanan lambanın bir hayatın uzak işaretleri olduğunu düşündüm. Kaç yaşama tanıklık ediyorsa manzaram, o kadar sevda kırıkları dolu etrafım. Hepsi birisine, tutamadığı bir söz vermiş olmalıydı. Hatta, evliliğini, ilişkisini devam ettirenlerin bile, ilk zamanlar verdikleri yeminlere ne kadar bağlı kaldıkları da soru işareti yaratıyor kafamda.
Genetik olmalı, Adem ile Havva’yı hatırlayınca, Tanrı’ya verilen sözü bile tutamayan insanoğlu, kendi cinsine söylediğini ne kadar süre koruyabilir ki? Kafam bozuldu benim, verdiğim bütün sözler hükümsüzdür, hepsini ikinci bir emre kadar aşklarımın üstünden çekiyorum.
Bir daha hiç seviyorum demeyecek miyim? Elime başkası değemez, bir daha kalbimi kimse alamaz, seninim, ölene kadar gibi cümleler söylemeyecek miyim? Bunun cevabını şu anda vermek zor. Mantığım söylemem diyor ama ben aşkı görünce, hemen yolunu değiştirip, ardı sıra koşan deli kadının biriyim. Belli olmaz! Kaç sarhoş tövbe edip, tekrar içmemiş mi?
Kalbimi kıyıya çektim. Su aldıkça batışını izliyorum. Bu yüzden ettiğim hiçbir yeminin geçerliliği yoktur. Eski sevdaların da sözlerinin arkasında durup bakmıyorum. Şimdi, kim hangi gönülde bitmeyecek sandığı sevgisine yeminler ediyorsa, orada kalsın. Ben bir müddet daha, en azından yeni bir aşka kadar, kimliğimle birlikte hükümsüzüm!

Gönlümün sızısı sevdiğim!

Seni nasıl özledim, bilemezsin. Gönlümün sızısı sevdiğim! Hasretin içimi kavuruyor. Sana gönderilmemiş kaçıncı mektup bu, kaçıncı yakışım ucundan, saymıyorum.
Uzak Bir Kalbe Hasret Mektubu!

Ara sıra dilime şu meşhur türkü dolanıyor: “ Yine yakmış yar mektubun ucunu, sevda çekmek zor diyor…..” Kalbimin tam ortasına saplandı sanki bir hançer, geçen her gün daha çok acıtıyor.
Geldiğinde saksıya ektiğim çiçekler, tek tek solmaya başladı. Suluyorum, konuşuyorum, dayanmıyorlar. Gittiğini mi anladılar acaba? Onları bile hüzün bastı. Sen yoksun ya, bu ev yazın ortasında buz kesiyor. Seninle akıp giden saatler, düşmanım oldu. Zaman durmuş gibi, her sabah aynı güne uyanıyorum. Mevsim aynı, güneş aynı, benden başka değişen yok; yaşlanıyorum! Aynaya baktıkça gözlerimin solduğunu görüyorum. Bedenim yavaş yavaş çürüyor. O da vazgeçmiş olabilir mi yaşamaktan?Özlemek, ne büyük bir girdap! Düşüp içine boğuluyorsun. Üstelik çırpınmak sadece daha dibe batmama sebep oluyor. Ayrılık acısı zamanla geçiyor, biliyorum! Biliyorum da ne kadar sürecek, onu tahmin edemiyorum.
Her sabah gözümü açar açmaz aklıma düşüyorsun. Elim telefona gidiyor, belki aramışsındır veya bir mesaj yollamışsındır. Kimseyi beklemediğim vakitlerde kapı çalıyor. Kalp atışlarım hızlanıyor. Olur da gelmiş misindir? Heyecanlanıyorum! Hiçbirinden sen çıkmıyorsun.
Aşkın ortasında dolu dizgin yaşarken gurur olmuyor da, ayrılığın tam ortasında oturuyor. Bir arayabilsem, neler söyleyeceğim? Dönmeni isteyeceğim, boşuna ayrı kaldığımızı anlatacağım. Yapamıyorum! Hangimiz daha inatçıyız yarışına yeniliyor sevdamız.
Geceler çok zor geçiyor. Her akşam, tam senin arayacağın saatte, uyumuş olsam da kalkıyorum. Küskün bir bekleyiş çöküyor yüreğime. Kendime kızıyorum. Aramayacağını bile bile bekliyorum. Neden ayrıyız ki? Kime faydası var bu yoksunluğun? Başkalarıyla tamamlanıyor muyuz? Hayır!
Bu gece hava biraz serin. Evde misin, dışarıda mı? Sırtına bir hırka veren olmuş mudur? Üşütürsün şimdi, kimse benim gibi bakmaz sana! Yemek de yememişsindir, öylesine iki lokma atıp ağzına, bütün günü geçirmişsindir.
Bensiz daha mı mutlusun acaba sevgili? Huzurlu musun? Gidişim işe yaradı mı yoksa çanta gibi yokluğumu taşıyor musun omzunda? Aklına geliyor muyum hiç? Ara sıra bir hatıra kesiyor mu yolunu? Daha önemlisi beni anımsayıp gülümsüyor musun? Sen de benim kadar özlüyor musun sevdiğim?Bir an için kırsan inadını, elin telefona gitse, bir kuru merhaba demek için arasan, olmaz mı? Sen benden bu kadar kolay mı vazgeçtin sevgili? İçin için kızmıyor musun ikimize, bir sevdayı omuzlamayı beceremedik diye? Bir daha denesek ya, çok mu zor gururu bir kenara bırakıp dönmek? Sen de benim gibi bir ışık mı bekliyorsun acaba? Kalbimin sahibi, ruhumun dinginliği, çalsan şimdi şu kapıyı, karşımda görsem seni, ne güzel olurdu, bilemezsin! Dön desem, acaba döner misin sevgili? Son umudum şu mektubu okuyunca, acaba arayıp, “ben de seni özledim” der misin? Bizim hikayemiz daha yazılmadı ki sevdiğim, dönüp nafile cümleleri anılarımdan siler misin?

Sende Özlediğim Bir Şey Var!

Sende Özlediğim Bir Şey Var!
Seni sevmek, çocukluktan kalan bir kokuyu yıllar sonra duymak gibi, biraz hüzünlü ve hasret yüklü bir tat bırakıyor tebessümlerde. Sende özlediğim bir şey var. Neyi özlediğini bilmezken insan, neyi sevdiğini de bulamıyor elbette!
Sende Özlediğim Bir Şey Var!

Uzun yıllar önce gittiğin bir şehri anımsamak gibi, sende özlediğim bir şey var. O yüzden tam olarak kopamayışım. Biriktirdiğim anılar az olsa da, içimde, derinlerde sana ait olan bir yer var. Kalbimin haritasında sınırlarını çizdiğim şehrim gibisin. Adı Van belki…
Önemli olan isim koymak değil, sende hasretini duyduğum bir şey var. Neresinden anlatsam olmuyor, tarifi mümkün değil. Umudum da yok artık üstelik, birlikte yaşlanma hayalleri kurmuyorum. Balkonda kahvemizi yudumlayarak, sallanan sandalyede iki lafın belini kıramayacağız gelecekte, biliyorum. İnadımdan mı bu tırnaklarımı geçirmek kollarına, yoksa bırakınca düşeceğimi bilmemden mi? Sen karar ver, aşk mı bu?
Dün akşam şöyle bir göz gezdirdim evime, senden ne kalmış diye geriye; öyle az ki! Birkaç kitap, solmaya yüz tutmuş bir resim, bir de elimde kehribar tespihin kokusu… Üstüne hikayeler yazmaya yetecek kadar çok olsa da, yaşadıklarıma doymaya yetmiyor.
Senden sonra daha doğru okuyorum satırları, yalnızlığımı sayende tanıştığım yazarlarla gideriyorum. Sigarayı azalttım ama değişime direnen bir yanım var, hala hesabı istemek için garsonlara sesleniyorum. Ve hala asalet, üstümde asil durmuyor. Yine horluyorum geceleri, en azından öyle olduğunu tahmin ediyorum. Senden sonra kimseyle paylaştığım bir uykum olmadı, soramıyorum.
Sende özlediğim bir şeyler var. Yağmurdan sonra çıkan toprak kokusuna, rakının boğazımda bıraktığı tada benzeyen, ismini koyamadığım ama sevdiğim bir şeyler var. Öyle olmadık zamanlarda geliyorsun ki aklıma, ruhum karışıyor. Salonun içine dalıyorsun rüzgarla gece yarısı, utanmadan yastığımı paylaşıyorsun, sokuluyorsun yorganımın altına, sığmıyoruz işte şu koltuğa, biliyorsun. Hayalinle kavga ediyorum anlayacağın, seni özlüyorum.
Sabah aynaya baktım, saçlarım ağarıyor. Sanki ellerim de kırışıyor ama daha zaman var diye öteliyorum. Güz de geldi zaten, yakındır karın yağması, görüşmesek de büyürüm, biliyorum. Zaten bir büyüsem, neler öğreteceğim sana ama saatimi kuramadım yıllara, ona üzülüyorum.
Aşk dolu şarkılar söyleyemez oldum. Hep hasrete, ayrılığa gidiyor dilim. Sınırı olmayan bir keder bulutu gibi savruluyorum öyle. Bu yalnızlık odasında, ayna bile kendine bakarak kırılıyor. Başkalarını sevmeyi deneyecektim aslında ama olmuyor. Sende bana ait bir şey var….

Ayrıldık!

İçime bakıyorum, kalbimin derinliklerine, yerle yeksan olmuş. Depremden sonra nasıl görünürse bir şehir, yüreğim aynı öyle görünüyor. Uzun sürecek toparlanması, belli!
Ayrıldık!

Sonunda huzura erdik mi? Ayrılmak için verdiğimiz gizli savaşı kazandığımıza neden sevinmiyoruz ki? İki ucundan tutup çekiştirmedik mi şu gariban aşkın? Oysa, bütün isteği kocaman gönüllerimizde küçücük bir yer bulmaktı kendine. Beceremedik, yazıklar olsun bize!
Herkesin yaptığı gibi suçu sana atmak işin kolayı ama yapamam. Madem ortada bir ayrılık var, benim de katkım olmuştur. Gereğinden fazla sevmek hatasına düşmüşümdür. İnsan yanımızı, egomuzu unutup, çok severek, aşkın denizini ayaklarının altına sermişimdir.
Gereksiz kıskançlıklar yapıp, huzurunu kaçırmamışımdır. Günde yüz kere arayıp nerede olduğunu sormamışımdır. Gözün güzel bir kadına kaydığında, kavga çıkartmayıp seninle beraber bakmışımdır. Sevap işleriz diye içimden tebessüm etmişimdir. Kendime olan özgüvenimi dış güzellikle kıyaslamadan, güzel olan her şeye bakılabileceğine inanmışımdır.
Çok fazla güvenmişimdir. Seven bir erkeğin aldatmayacağını, başka bir tene dokunmaktan utanacağını, benim de aynısını yaptığım zaman düşeceği durumu düşünerek asla sadakatsizliğe yanaşmayacağını düşünmüşümdür.
Geç geldiğinde surat asmamışımdır. Her zaman şık ve bakımlı karşılayıp, saat kaç olursa olsun önüne bir sıcak yemek koymuşumdur. Günün nasıl geçtiğini sorup, söylediklerini gerçekten dinlemişimdir. Ailenle arana girmeye kalkışmamışımdır. Dostlarınla görüşmene, erkek gecelerine itiraz etmemişimdir. Kafa çekmeye gittiğin akşamlarda, saat başı arayıp ne zaman geleceğini sorarak arkadaşlarının yanında, seni zor duruma sokmamışımdır.
Bir sıkıntım olduğunda, konuşmak için doğru zamanı beklemişimdir. Maçın ortasında televizyonun önünden geçmemişimdir. Hata, seninle aynı takımı tutmasak da yanında oturup izlememe rağmen, ofsaytın ne olduğunu anlatmanı istememişimdir.
Yatak odasında tekdüzelikten kurtulmak için sürekli yeni fanteziler geliştirmişimdir. Her aradığında telefonu açmış, sevdiğim insanlarla seni tanıştırmış, evimi ve ekmeğimi bölüşmüş, kavga ettiğimizde uzun süre küs kalmamışımdır.
Ben de bu ilişkide birçok hata yapmışımdır. Bittiyse ikimizin de kusurları vardır. Ben üstüme düşeni alıyorum. Hatta, en büyük kısmını yükleniyorum. Ben bir erkeği, erkek olduğunu unutarak gereğinden fazla sevmişim, suç benim, affedersin!....

Anlat Hadi

Bu son şarkısıydı
Yüreğimin sana söylediği..
BİTTİ.

Kelimeler, cümleler isyanlarda şimdi..
Harflerin hiçbirisi yerinde değil,
Bütün harfler bir başı boşluk içinde
Dolaşıp,duruyorlar ortalık yerlerde....
SON SÖZÜ !
Yazmaya elim varmıyor.
Tepeden tırnağa kanter içindeyim
Hem gökte-hem yerdeyim!
Nikotin yüklü sigaramı bile
Parmaklarım sarmıyor...
SON SÖZÜ !
Söylemeye dilim varmıyor.

Bu son şarkısıydı
Yüreğimin sana söylediği
BİTTİ.

Anla işte, zifiri saçlım ..
Anla beni zifiri gözlüm.
Nar çiçeği yüzlüm..
Papatya gözlüm
Ne olur anla beni.....

Bir rüyadaydık, seninle ikimiz.
Uyandık !
Bir masaldı yaşadıklarımız,
Masallarda kaldık !

Bu son şarkısıydı
Yüreğimin sana söylediği..
BİTTİ.

Meğer, ben seni ne çok sevmişim !
Cümle aleme anlatmışım da
Kendim geç anlamışım !

Ne olduysa..
Nasıl olduysa..
Kim ne söyledi-ne yaptıysa...
Neyse ne !!!
BİTTİ.

Sen,
Herşeye rağmen,
Sakın gelme,
Bana gelen bütün yollarıma
Kahır mayınları döşedim!
Gönül peronumdaki bütün otobüsleri yaktım.
Sakın gelme,
Hava bozuk..
Fırtınalar kopuyor HATAY sokaklarında..
Her yer sis içinde-göz gözü görmüyor..
Bütün uçaklar pistte bekliyor..

Sakın gelme,
ALSANCAK GARI'ndan hiç bir tren kalkmıyor.
Özlem yüklü raylar, yoldan çıkmış
Vagonlara, geçip giden, gençliğimi yükledim
İstasyonda öylecene bekliyor...

Sakın gelme,
Kimselere sorma beni...
İZMİR'de kimse tanımaz,
Hiç bir kimse bilmez beni.....

Sen
Her mevsim baharsın.
Kelebekler kadar narinsin.
Çiçeklerle süslü günler senin için..
Aydınlık geleceğin var.........
Ben bir mum ışığıyım.
Seni aydınlatamam!
Bir bakışınla sönerim.

Bundan böyle seninle olamam..
Seninle kalamam.
Ben senin yarının olamam.

Bu son şarkısıydı,
Yüreğimin sana söylediği..
BİTTİ.



Hadi anlat yeniden bana verebilecegin sahte askin , sahte savunmasini...

Anlat

Tertemiz gecelerimi nasil kirlettigini
Dalinda daha acilmamis güldüm Nasil kirli ellerinle koparip aldigini
Susma Devam et...!

Anlat Hadi

Benim gercek sanipta senin 3-5 saatlik askimin eglencesini
Gayri meshur aski(nin)mizin legal cocuguna düsük yaptigimi
Susma...

Anlat
Herseyi Bilsinler...

.
.
.
Peki Ben!
Ne anlatabildim seninle yasadiklarimi
Nede inandirabildim kendi kendime sensizligi

Kahrettim gecelerimi
Agladim
Ve arasirada olsa Güldügüm Oldu
O yasadagi(m)iz sacma seylere
yada
Yasadigimi sandigim/inandigim herseye


...
ve sen yine felaketim olursun bazi gecelerde bazi sözcüklerce

Ve sen yine yüregim olursun bazi gecelerde bazi sessizligimce


Ne cok sigara dumanindadir artik hayaller
Beni kalbimde aramayi neden biraktinki sanki


...
Sevdasindan yorulmus bir yürek gibi
Yüreginden kurtulmak istercesine

/Bana siirler yazdirma/

Yazik yüreklerin bedellerini hep siirler öder zaten
...

Simdi bir keman sesi ekliyor yüregim
Yanlizligim nane siddetindeki sensizligine

Hadi Git

Siirim benim ,
Ellerinde Yüregim
Ölümü özler artik Gözlerim

Hadi Git

Ya ölmek Ya öldürmek istiyorum....!!!

Gene kaldığımız yerden devam ediyoruz gene gülmüyor hayat..Acılara kaldığımız yerden devam..

İçimdeki cocuk ağlıyor hiç durmadan..Susturamıyorum sus diyorum zaten kimse duymuyor seni duysada ilgilenmiyor

Sus!

Gücümü yitiriyorum sessizce odama çekildiğim gecelerden birinde üşüyorum yine ve sarıcak kimse yok biliyorum..Yarimin yanımda olmadığı hatırladığım geceler daha bir üşüyorum..

Bunu bilmenin hüznüyle bi kez daha kaybediyorum gücümü ama belli etmiyorum kimselere..Canım acıyor sızlıyor kanıyor kahroluyorum

Derdime çare bulamıyorum kimse bulamıyor ne kadar sert olursam oluyım artık bu fırtınalara dayanamıyorum...

Eskiden olsa sığınıcak birilerini arardım ama artık hangi limana sığınsam onlarda güvensiz biliyorum..İlk kasırgada atıyorlar adamı dışarı.

Artık çaresiz ve yalnızım belkide hiç gücüm kalmadı...



Etrafımdaki herkez susmak fiilini kullanıyor bense bağrıyorum avazım çıkana kadar yok yine kimse duymuyor öfkeleniyorum,

Yalnızlığıma çaresizliğime sinirleniyorum..



Hayır ben güçsüz değilm ben yenilmicem ben kaybetmicem diyorum...Ama yinede olmuyor artık dayanamıyorum..



Ya ölmek Ya öldürmek istiyorum....!!!

Blog Arşivi