28 Şubat, 2008

Sen ACI Mıydın?... Ben AŞK Sanmıştım


Yalnış yollarda yürümekten, yürüyüp de bir menzile erememekten yoruldum!...

Hep mi kanayacak bu yürek!?... Hep mi kanayacak!?... Dinmiyor sızım... Kapanmıyor yaralarım... Ne halimden anlayan var, ne de bir yoldaşım.... Yalnızım.......! Yalnızlık en kara geceden daha kara!.. Aşk adına ne varsa, hepsi terk edip gitmiş beni... Öylece umutsuz, çaresiz, sessiz kalmışım... BEN ACIYI, SEVDA SANMIŞIM...!!!

Hiç böyle olacağımı düşünmezdim oysa... Bitmez sanırdım! Tükenmez bilirdim! ''GİTMEZ'' derdim...! GİTTi...!!! Giderken geride bir enkaz bırakacağını bile bile gitti...! Ne kaldı şimdi bana acıdan başka!?... Susmaktan ve acıyı yaşamaktan başka, ne gelir elimden!?...

''Her aşk biter!'' derler ama; böyle yıkıcı, böyle yakıcı olması gerekmiyor ki bitişlerin... Hem benim AŞKIM bitmedi! Bitmeyecek de... Daha hiçbirşey yaşamadan, hayatı paylaşmadan nasıl bitsin!?... Bu yürek onun için atmaya devam ederken, nasıl tükensin!?...

Yüreğim bir firara daha tanıklık etti işte!.. Hep hüzünle hatırlanacak dünler... Nasıl geçeceği meçhul bugünler ve gelmeyecek yarınları yaşamanın zamanı şimdi!.. ''Ondan bana ne kaldı!?...'' diye düşünüyorum da, aklıma yalanlardan başka hiçbirşey gelmiyor...! O mu daha çok USTAYDI, yoksa ben mi çok SAFTIM!?... Anlayamıyorum... Hiçbir soruya yanıt bulamıyorum!

Al işte!...
Yine ağlıyorum!!!
Kelimeleri durdurmayı öğrendimde, birtek gözyaşlarıma söz geçiremiyorum...!!!

Ben hayata ve aşka karşı üzerime düşen herşeyi hakkıyla yerine getirirken, böyle acı çekmek reva mı!?... Ya da gerçek hayat başka bir boyutta, bu gördüğüm rüya mı!?... Gittiği yerden dönse, ''Hata yapmışım!'' dese, sevdiğini söylese, geçer mi bu KALP AĞRISI!?... Diner mi AŞK ACISI!?... Korkuyorum acıya alışmaktan... Korkuyorum HER ACIYI SEVDA sanmaktan...!!!

Şimdi böylesine zayıfken, böylesine kırılmışken, yine yalnış bir yola saparım ben!.. Yüreğimin sızısını dindirecek diye, yalnış kollara sarılırım!.. Sonra yine gelsin hüzün, gelsin acı...



Oysa;

AÇIM BEN SAF SEVDALARA!

YALANLARA BULAŞMAMIŞ AŞKLARA!!

İHANETLERLE ANILMAYAN İNSANLARA!!!

AÇIM, HİÇ BİRŞEY BEKLEMEDEN SEVENLERE!!!!

KALP GÖZÜYLE, GÖREBİLENLERE!!!!!

DÜRÜSTLERE, GÜVENİLİRLERE!!!!!!


Madem aşkım bu kadar korkutuyor herkesi, madem sevdamın büyüklüğünü görüp kaçıyorlar!!! ÖyLeyse ne ismim, ne cismim kalsın geride! Savrulup gideyim toz bulutlarıyla, hiçkimsenin erişemeyeceği topraklara...!

Yeter ki acısız yaşansın.......

Geri Dönme Şansımız Olsa Belki Söylerdim...


Geri Dönme Şansımız Olsa Belki Söylerdim...
Yalanmış ne varsa yaşadığımız.
Ne varsa söylediğin, ne varsa hissedilen, her şey yalanmış.
Bu kadar geç mi anlamalıydım?
Bu kadar çok mu bağlanmış olmalıydım?
Neden en başında değil de şimdi?
Ben miydim yüreğine seçtiğin oyuncak?
Kaybolan zamanlar, yitik umutlar gelir mi geri?
Issızdım. Yapayalnızdım. Çaresizdim.
Karanlık ve de tükenmiştim gittiğinde.
Sustum, söyleyemedim.
İçim ağlıyordu da bir damla gözyaşı dökemedim.
"Seviyorum" diyemedim.
Toprağın kokusunu, havanın kokusunu, çiçeklerin kokusunu hepsini bir bir çektim içime
bir Senin kokundu bilmediğim.
Alâkadar olmadığım ne varsa bildim.
Hepsini ezberledim.
Yalnızca Sendin bir kelime edemediğim.
Sesini bilmediğim, yüzünü görmediğim, sadece hayal edebildiğim bir güzelliktin.
Dolaşıyordun damarlarımda.
Sen sadece kendini anlattığın kadardın.
Bir de Seni içimde büyüttüğüm kadar.
Suskundum. Tek başınaydım.
Âşıktım.
Yanmış ve de kahrolmuştum gittiğinde.
Yaşamak bile istemedim.
Ölmeye de cesaret edemedim.
"Seviyorum" diyemedim.
Dur! deseydim, kal! deseydim kalır mıydın benimle?
Gitme! Desem, dinler miydin beni?
"Sevdim Seni hem de aklının alamayacağı kadar"
deseydim inanır mıydın?
Sen de beni en az benim kadar sever miydin?
Of! Yanıyor içim.
Sen böyle gitmemeliydin......!!!!
Hani ben vazgeçilmezindim.
Hani uğrumda her şeyi göze alırdın?
Hani "Çık gel!" desem en uzak yollardan bana varırdın?
Hani imkânsızlık denen bir şey yoktu?
Hani seven her engeli aşardı?
Yeminlerin, sözlerin hani?
O büyük sevdan nerede hani?
Şaşkındım. Yıkık ve viraneydim sen gittiğinde.
Gitmezdin!
Ya sevseydin ya da yokluğuma dayanamaz gelirdin.
Ama gittin ve ben bakakaldım arkandan.
"Seviyorum"diyemedim.
Yalanların, yanlışların, hataların ve de pişmanlıkların hepsi Senin olsun gelme..!!!!
Gittiğin yer, hiç olmadığın dünyamdan daha fazla mutluluk vermeyecek sana bilesin!
Affım yok!
Ne sana ne de yaptıklarına.
Vazgeçmiştim.
Rest Çekmiştim.
Savrulmuştum.
Harabe ve yok olmuştum sen gittiğinde.
Yaşamadıklarıma pişmanlık şöyle dursun,
yaşadıklarıma lanet olsun..........
Geri dönme şansımız olsa belki söylerdim.
Tekbir şey kaldı içimde; "Seviyorum" diyemedim.

Sen Kaybet Beni

bin ölüm sığdırdığım yirmi asrın satıraralarında
zamansız kapımı çalması yok mu aşkın
üryan gecelerde yastığımın yüzünü ıslatmalarım hep bu yüzden
bu yüzden bütün saçmalamalarım'
natamam şiirlerim okunuyor şimdi aklımın bulvarlarında
c vitamini yüksek portakal dilimleri ve kaynatılmış nane limon
aşkın soğuk algınlığına ne kadar iyi gelir bilmiyorum ama
sesini duyduğum anda diniyor vücudumun yüksek gerilim sancıs
ı en çok kapalı gri havalarda atıyorum cüssemi sokağa
yağmurun en kadınsı ve en doğurgan olduğu anlarda ağlıyorum ennnn çoook
ve hiç bir dudağa deymemiş dudaklarımla yağmurun dudaklarından asılıyorum
ıslak senfoniler eşlik ediyor yağmurla dansıma
toprak ortapedik yatak çamur beyaz çarşaf şimşek yağmurun şeffaf geceliği oluyor
alıyorum yağmuru koynuma bütün ıslaklığıyla geceler boyu sürüyor
yağmur sevişmelerim
her transparan sabahta erozyona uğramış tabiatımın döküntülerini topluyorum
zamansız kapımı çalması yok mu aşkın
hep bu yüzden yalın ayak ağır aksak kaldırımları arşınlıyorum
bu yüzden her gece yastığımın yüzüne içimi boşaltıyorum
kumbaramda saklıdır yirmiyedi damla yaşım
ve her sabah karşıma dikilen 'Ağrı' kadar dumanlı başım
yakın mazinin uzak maziden farkı yok
her şey aynı hala hala hiç bir şey için her şeyimi harcamaktayım
hala gözümün önünde boyacı sandığım
yüzyıllardır sevmeye yüzyıllardır sevilmeye yasaklıyım
natamam şiirlerim okunuyor şimdi
sınırkentin tenha sokaklarında sevince başlattım şiiri
acılarımla olgunlaştırdım sevdikçe çoğalttım
ve hiç bir şiirde mutluluktan ağlamadım
hiç bir doğum günümde iyi ki doğdun sözünü duymadım bağışla.......
bu yüzden sana uzak üzüntülerine yakınım ...................
..........................
......................................
bizim buralarda çocuklar boyundan büyük işlerle hayata başlar
yaşam onları pazarlayan tüccar
şimdi uzak mazimin siyah beyaz tozlu sayfalarında terör çığlıkları arasında
yaşam savaşının ortasında çocuk yüreğindeki temiz aşkıyla hagidik bugidik büyümeyen hayatında bir kez olsun uçurtma uçurmayan uçurtma uçurmasını bilmeyen ve mutluluğu rüyasında dahi görmeyen bir çocuk hatırlarım........
'''''''''''o çocuk ben'''''''''''''''''''
yakın mazide bir düzine ahmaklığım intihara yakınlığım
mezar yatakta yatmalarım kefen yorganıma sarılmalarım var
şimdi sana dertlerime ortak ol diyemem
her şeyimi bil bil ki uzak ol benden
ben sana yakın olayım yeter bırak da eskisi kadar kalabılığa uzak olayım
bırak da birinci tekil şahıs olarak kalayım
zamansız kapımı çalması yok mu aşkın ben böylesini istemiyorum
yağmurlarım var benim karabasanlarım var anlamsız kaçışlarım var
susuşlarım ve nevalemde saklı nice karınağrısı hüzünlerim var
benim Ağrı’nın Korhan eteklerine gömdüğüm naaşım
İshakpaşa’da tarihi kalıntılarım
Hanibaba’ya emanet mavi rüyalarım var
benim işte böyle.......
her şeyi bil bana dair her transparan sabahta enkazımdan kopan parçalarımı topluyorum bundandır tabiatımın erozyonu bundandır
eklemlerimin korozyonu her şeye katlanılır bir kayıba daha
asla anla bağlandıkça sana seni de kaybetmekten korkuyorum
can eriğini canına ışığını layık olana sakla
göz görmez seni gönlüm görür sen kaybet beni

Neden hep unutmak istedikçe karşıma çıkıyorsun ki?
Neden ağırlığın hiç hafiflemiyor?
Neden ben sensiz yaşamayı başaramıyorum?
Ve Neden bunları sana söyleyemiyorum?
Çek artık sevgini yüreğimden ağır diyorum,
Çok ağır....

Neden ağlıyorsun yüreğim?

Neden ağlıyorsun yüreğim?
Nedir bu kızgınlığın hayata?
Ne yüzün gülüyor nede zevk alabiliyorsun hayattan
Günlerdir kendi köşene çekilmiş, kaçıyorsun adeta insanlardan
Korkarcasına yarınlardan, ölmeyi bile düşünüyorsun zaman zaman…
Neden, neden yüreğim
Yoksa baharını mı özledin?
Fırlatıp atmak isterken onu yüreğinden,
Gölgesi gitmiyor mu gözlerinden?
Yazık sana yüreğim
Oysa baharın seni çoktan unuttu, bak ne güzelde gülüyor…
Anılar,hatıralar,yaşanılanlar bomboş ona göre
Geçmiş senin gibi ona acı vermiyor…
Aslında haklı yüreğim, geçmiş sana da vermemeli acı,
Sevilen çıkmışsa hayırsız yalancı, sende unutmalısın.
Ama biliyorum ki olmuyor,Cezalar veriyorsun kendine
Görmeme, duymama sevdiği şarkıları dinlememe cezası
yinede yapamıyorsun..
Sen kendinde değilsin yüreğim, gitgide bitiyorsun
İlaçlara verdin kendini, güngeçtikçe eriyorsun…
Kızdırma beni artık, hani nerde o çok sevdiğin baharın?
Sadece şarkılarda kaldın onun için,sahile vuran bir kum tanesi gibi.
Bundan öte birşey değilsin,
Senin için böyle düşünenden daha ne bekleyebilirsin?..
Hadi,hadi sil gözyaşlarını...biliyorsun ki ağlamasını sevmez o
Biliyorum,gözyaşlarını saklıyorsun ondan ama yinede ağlamamalısın.
Madem ki çok seviyorsun onu, onu onsuz yaşamalısın…
Çünkü o artık yok, olmayacak...
Gerçekler acıdır ama bunu böyle bil yüreğim
Aslında boşa konuşuyorum çünkü bunları sende biliyorsun.
İmkansızlığı,çaresizliği,vefasızlığı benden çok sen görebiliyorsun.
Sana, sana onu unutturmayı isterdim ama ne yapsam boş
Tıpkı han sarhoş,hancı sarhoş misali…
Ama unutma ki yüreğim, baharlar çiçekleriyle güzeldir
Çiçekleri solmuşsa anlamını yitirmişse bahar,
Bana göre unutmakta fayda var,
Unutmakta fayda var yüreğim,unutmak da fayda var.

Blog Arşivi