sicacik sevgi dolu sözlerin kulaklarimda inliyor.
Her seyi terkedip ansizin gittin
Yapayalniz öksüz cocuklar gibi biraktin!
Hayir kizmadim darilmadim yanlis anlama sakin;
Alin yazisi degismez, feryad ve figan edilmez
Sadece bir kahrolus bu...
Sana bu kadar alismisken
Ve sana daha cok ihtiyacim oldugu bir anda
Veda etmeden, sessizce gidebilecegini düsünemeyisimin istirabi....
29 Ocak, 2008
Günahsız Aşk
Günahsız Aşk Zamansız gözlerini ufka dikişin var ya Beni benden edişin Hesap vermeden Sormadan Söylemeden sevişin Buğulu gözlerinde Bakışların beni bırakır gider ya Sadece Sadece sen yokken kendime gelişim Umulmadık bir yerinde hayatın Ciğerlerini söküp atarcasına Kalbindekileri haykıracakmış gibi Karşımda duruşun Ve bir kelime bile etmeden Çekip gidişin Ve susuşun var ya... Şakağıma dayanmış bir namlunun Tetiğini çekmeyişin Oluk oluk cana hayat veren kanı Şahdamarda kesişin Ve beni benden edişin En yaşanacak zamanında yaşanmamışlıkların Çekip gidişin Ve aşktan ölürken dahi Sevmiyorum deyişin Ve günahsız gidişin Beni günaha sokar ya...
Uğur Arslan
Adimin baş harfi Ce!
Ben bin kere dedim, sen bir kez niye
Sevdim diyemedin he kara gözlüm?
Madem riyakarım bu ağıt niye?
Akan gözyaşlarım ne kara gözlüm? ...
Niçin yaktın bilmem bu bağrı neden?
Kalbimde dinmeyen bu ağrı neden?
Söyle! Nedir beni böyle kahreden?
Bir bildiğin varsa de kara gözlüm...
Gidende gelende duranda bile
İçimde çırpınıp vuranda bile
Sen varsın Mukaddes Kur'an da bile!
Elif,be,te,se ve kara gözlüm....
Henüz rastlamadım halden bilene
Perişan halime gülen gülene
Oysa çektirdiğin bütün çilene
Bir çift gözün bedel be kara gözlüm...
Murada ersede nadir bazısı
Karadır aşığın alınyazısı
Sanki garip gönlüm ana kuzusu
Ardından seslenir meee... kara gözlüm..
Her akşam,her gece, her seherde sen
Havamda, suyumda, her değerde sen!
Ben Mecnuna döndüm,ne dersen de sen!
Adimın baş harfi Ce! kara gözlüm....
Telefonda Sen
Bundan daha güzel müjde mi olur?
Merhaba diyorsun telefonda sen,
Sen ki konuşursun derdim mi kalır?
Nasılsın diyorsun telefonda sen...
Bu gece misketi çaldırmaz mıyım,
Başkenti ayağa kaldırmaz mıyım,
Sesini duyup da çıldırmaz mıyım!
Delisin, diyorsun telefonda sen...
Sağlığını düşün herşeyden önce,
Kendine iyi bak içme her gece
Seni Seviyorum, hem de delice!
Bilesin, diyorsun telefonda sen...
Mutluluk ne kadar kolaymış meğer,
Sevginin kadrini bilseydik eğer,
Kim ne derse desin, çekmeye değer,
Çilesin, diyorsun telefonda sen...
Çoktan terk ederdim, bu şehri, çoktan,
Arar diye caydım her yolculuktan,
Dostlar ne âlemde, çoluk çocuktan
Ne haber, diyorsun telefonda sen...
Sabrımı yenmese hasret nöbetim,
Arayıp sormaya yoktu niyetim.
O anda hapşırdın, çok yaşa dedim,
Beraber, diyorsun telefonda sen...
Albümde görünce aklıma esti,
Berbere uğradım dün akşam üstü,
Resmime bakarak saçımı kesti
Severdin, diyorsun telefonda sen...
Sevgi bu, insanı böyle inceltir,
Aklın ermediği yere yöneltir.
Sen de şiirlerinde böyle yüceltir,
Överdin, diyorsun telefonda sen...
Biraz da fedakâr olsaydın keşke,
Ne verdin destanlar yazdığın aşka?
Ömründen üç gece, hepsi bu, başka?
Ne verdin, diyorsun telefonda sen...
Hem içme diyorsun, içme de çıldır!
Hem de kalk şu anda bir kadeh doldur,
Hadi sağlığına şerefe kaldır,
Çınçınlat, diyorsun telefonda sen...
Bu yıl kurak geçti, bahar da yaz da,
Erik de olmadı, dut da, kiraz da,
Neler söylüyorum, lütfen biraz da,
Sen anlat, diyorsun telefonda sen...
Ne söylersen söyle, sen ne dersen de!
Anlat düşmanımı düşte görsen de!
Bir sigara yaksam, izin versen de;
Devam et, diyorsun telefonda sen...
Seni dinlemekten güzel şey mi var?
Çölde şırıl şırıl akan su kadar,
Yeter konuştuğum, benden bu kadar,
Merhamet, diyorsun telefonda sen...
Gelirsem görünme, kendini gizle,
Seni yağmalarım, yerim bu hızla!
Yerin kulağı var, açılma fazla,
Orda kal, diyorsun telefonda sen..
Canım ne istiyor şu anda bilsen?
Ah mümkün olsa da bulup da gelsen,
Kendi ellerinde incecik dilsen,
Portakal, diyorsun telefonda sen...
Afedersin bazen sapıtıyorum,
Böyle saçma sapan lâflar ediyorum,
Kapı çalınıyor, kapatıyorum,
Hoşçakal, diyorsun telefonda sen...
Cemal Safi
Merhaba diyorsun telefonda sen,
Sen ki konuşursun derdim mi kalır?
Nasılsın diyorsun telefonda sen...
Bu gece misketi çaldırmaz mıyım,
Başkenti ayağa kaldırmaz mıyım,
Sesini duyup da çıldırmaz mıyım!
Delisin, diyorsun telefonda sen...
Sağlığını düşün herşeyden önce,
Kendine iyi bak içme her gece
Seni Seviyorum, hem de delice!
Bilesin, diyorsun telefonda sen...
Mutluluk ne kadar kolaymış meğer,
Sevginin kadrini bilseydik eğer,
Kim ne derse desin, çekmeye değer,
Çilesin, diyorsun telefonda sen...
Çoktan terk ederdim, bu şehri, çoktan,
Arar diye caydım her yolculuktan,
Dostlar ne âlemde, çoluk çocuktan
Ne haber, diyorsun telefonda sen...
Sabrımı yenmese hasret nöbetim,
Arayıp sormaya yoktu niyetim.
O anda hapşırdın, çok yaşa dedim,
Beraber, diyorsun telefonda sen...
Albümde görünce aklıma esti,
Berbere uğradım dün akşam üstü,
Resmime bakarak saçımı kesti
Severdin, diyorsun telefonda sen...
Sevgi bu, insanı böyle inceltir,
Aklın ermediği yere yöneltir.
Sen de şiirlerinde böyle yüceltir,
Överdin, diyorsun telefonda sen...
Biraz da fedakâr olsaydın keşke,
Ne verdin destanlar yazdığın aşka?
Ömründen üç gece, hepsi bu, başka?
Ne verdin, diyorsun telefonda sen...
Hem içme diyorsun, içme de çıldır!
Hem de kalk şu anda bir kadeh doldur,
Hadi sağlığına şerefe kaldır,
Çınçınlat, diyorsun telefonda sen...
Bu yıl kurak geçti, bahar da yaz da,
Erik de olmadı, dut da, kiraz da,
Neler söylüyorum, lütfen biraz da,
Sen anlat, diyorsun telefonda sen...
Ne söylersen söyle, sen ne dersen de!
Anlat düşmanımı düşte görsen de!
Bir sigara yaksam, izin versen de;
Devam et, diyorsun telefonda sen...
Seni dinlemekten güzel şey mi var?
Çölde şırıl şırıl akan su kadar,
Yeter konuştuğum, benden bu kadar,
Merhamet, diyorsun telefonda sen...
Gelirsem görünme, kendini gizle,
Seni yağmalarım, yerim bu hızla!
Yerin kulağı var, açılma fazla,
Orda kal, diyorsun telefonda sen..
Canım ne istiyor şu anda bilsen?
Ah mümkün olsa da bulup da gelsen,
Kendi ellerinde incecik dilsen,
Portakal, diyorsun telefonda sen...
Afedersin bazen sapıtıyorum,
Böyle saçma sapan lâflar ediyorum,
Kapı çalınıyor, kapatıyorum,
Hoşçakal, diyorsun telefonda sen...
Cemal Safi
26 Ocak, 2008
Bir yavru serçe
Bir yavru serçe hayata bağlanır gibi ağzım açık bağlandım sana,
Bir topal karınca yuvasına yaklaşır gibi, titredim ve heyecanlandım,
Bu akşam çekip gitme adına bütün ömrümü ve seni sildim.
Bir tuhaf senaryoydu ve bu senaryoda zavallı bir figürandın sadece, anlatamam
Kumlara yazılmış sözcükler kadar kısacıktı ümidim.
Ve anladım ki bir takım şeyleri ben ilk dalgada yitirmişim.
Beni tutma ben senin dizlerine çökemem
Beni tutma ellerinde kalırım, kırılırım
Yıllardır öyle daraldım öyle bunaldım ki;
Şimdi bir saniye bile oyalarsan çıldırırım.
SEN, kalbimi emanet edecek kadar güvendiğim, dost bildiğim.
SEN, bir lokmayı bile hazmedemeyip birlikte yediğim.
Bu nasıl insanlıkmış, bu nasıl arkadaşlıkmış, bu nasıl vefaymış
Bu nasıl acıymış ulan bu nasıl vicdansızlık, bu nasıl cefa
Beni tutma gazabım yakar ellerini, beni tutma hurdahaş olursun.
Yıllardır öyle kırıldım, öyle küstüm ki,bir ah ederim kaskatı kesilir taş olursun.
Ben şimdi gözüne sokuyorum dünyaya,ama sen körsün ısrarla görmüyorsun
Ben şimdi beynine sokuyorum hayatı, bir türlü algılamak istemiyorsun.
Hala o aptal köşende oturup, beni öngörülerinle yargılamak ne kolaymış.
Peki! gördüklerimi gördün, yaşadıklarımı yaşadın mı SEN!
Peki devrik heykellerin önünde düşsüz yanılgıları o yüce gururlarıyla,
Yoksul fakat dürüst bir mızrak gibi dimdik duranların acısını yaşadın mı SEN!
Beni tutma gömleğim kan içinde, beni tutma darmadağın olursun
Yıllardır öyle çok yedim öyle çok doydum ki
Şimdi bir tükürürüm kaskatı olur rezil olursun
Ey kir içinde yüzenler, herkesin atına binenler
Ey sürünenler, ey bölenler, bölünenler,
Herkesi birbirine düşürüp, sinsice sevinenler
Ey gençliğimi harcayanlar, ey kağıttan kaplanlar, zavallı sıçanlar.
Ey ciğeri beş para etmezler, ey sıkıyı gördü mü fellik fellik kaçanlar
Ey darbe kaçkınları, orta yolcular, dönekler, sümüklü böcekler
Ey ispiyoncular, bozguncular, medya çömezleri yüzü yırtılmış köçekler, ibneler
Beni tutmayın ulan burama geldi dayandı.
Beni tutmayın bozarım bu kirli numaranızı
Yıllardır öyle çok sömürdünüz, öyle çok kan kusturdunuz ki
Ulan bir şarjöre diz çöktürürüm ALAYINIZI! .......
Yusuf Hayaloğlu
Bir topal karınca yuvasına yaklaşır gibi, titredim ve heyecanlandım,
Bu akşam çekip gitme adına bütün ömrümü ve seni sildim.
Bir tuhaf senaryoydu ve bu senaryoda zavallı bir figürandın sadece, anlatamam
Kumlara yazılmış sözcükler kadar kısacıktı ümidim.
Ve anladım ki bir takım şeyleri ben ilk dalgada yitirmişim.
Beni tutma ben senin dizlerine çökemem
Beni tutma ellerinde kalırım, kırılırım
Yıllardır öyle daraldım öyle bunaldım ki;
Şimdi bir saniye bile oyalarsan çıldırırım.
SEN, kalbimi emanet edecek kadar güvendiğim, dost bildiğim.
SEN, bir lokmayı bile hazmedemeyip birlikte yediğim.
Bu nasıl insanlıkmış, bu nasıl arkadaşlıkmış, bu nasıl vefaymış
Bu nasıl acıymış ulan bu nasıl vicdansızlık, bu nasıl cefa
Beni tutma gazabım yakar ellerini, beni tutma hurdahaş olursun.
Yıllardır öyle kırıldım, öyle küstüm ki,bir ah ederim kaskatı kesilir taş olursun.
Ben şimdi gözüne sokuyorum dünyaya,ama sen körsün ısrarla görmüyorsun
Ben şimdi beynine sokuyorum hayatı, bir türlü algılamak istemiyorsun.
Hala o aptal köşende oturup, beni öngörülerinle yargılamak ne kolaymış.
Peki! gördüklerimi gördün, yaşadıklarımı yaşadın mı SEN!
Peki devrik heykellerin önünde düşsüz yanılgıları o yüce gururlarıyla,
Yoksul fakat dürüst bir mızrak gibi dimdik duranların acısını yaşadın mı SEN!
Beni tutma gömleğim kan içinde, beni tutma darmadağın olursun
Yıllardır öyle çok yedim öyle çok doydum ki
Şimdi bir tükürürüm kaskatı olur rezil olursun
Ey kir içinde yüzenler, herkesin atına binenler
Ey sürünenler, ey bölenler, bölünenler,
Herkesi birbirine düşürüp, sinsice sevinenler
Ey gençliğimi harcayanlar, ey kağıttan kaplanlar, zavallı sıçanlar.
Ey ciğeri beş para etmezler, ey sıkıyı gördü mü fellik fellik kaçanlar
Ey darbe kaçkınları, orta yolcular, dönekler, sümüklü böcekler
Ey ispiyoncular, bozguncular, medya çömezleri yüzü yırtılmış köçekler, ibneler
Beni tutmayın ulan burama geldi dayandı.
Beni tutmayın bozarım bu kirli numaranızı
Yıllardır öyle çok sömürdünüz, öyle çok kan kusturdunuz ki
Ulan bir şarjöre diz çöktürürüm ALAYINIZI! .......
Yusuf Hayaloğlu
Gözlerim kapanıyor
Gözlerim kapanıyor yavaş yavaş
Soğuk bir gece derinden bir yağmur yağıyor
Tenime düşen her damla buhar olup ucuyor
Gözlerim kapandığında; karşımda seni görüyorum ..
Bakıyorsun yüzüme gitmeyi seçiyrosun .
Bir uçurumun kenarından kendini bırakıyorsun ..!
Düşüyorsun dipsiz derinlere .!
Ne olacağını düşünmeden, sonunu bilmeden.
Yapma diyemiyorum .!!
Çünkü !
Gitmeyi Sen seçiyorsun ..!
Pişman değilim ne çektiğim acıdan.
Nede bana verdiği sandığın cezadan.
Ben sevgi biriktiririm , toplarım yüreğimde;
Değerini bilirsen senide alr bir yerlere.
Sonsuz olur o yağmur taneleri senin olur.
Islatırlar bedenimi her düşen damla !
Ama değerini bilmezsen sevgilim.
Kaybedersin !
Onları buhar yapan ..
Senin aşkın ve yine senin gururun olur.
Bu yürek dayanır bütün anlamsızlıklara.
İlk acıyı sende tatmadı sonuncusuda olmayacak belki ...
Zoruma giden beni anlamamış olman.
Sessizliğimde yok; haykırmakta gelmiyor içimden.
İçimde kalıyor her duygun, her hatıran ve ..
Bana verdiğin sevgiyi daha nekadar saklarım.
Bilemiyorum!
Yanlığıma boğuluyorum.
Dakika kovalıyor saniye kaçırıyorum;
Sensiz geçen her an için biraz daha içiyorum .
Unutulmuşluğa yüz tutmuş kaderim.
Sen gelmedin ; Bende gitme diyemedim.
Yanlızlığını bu sefer sen verdin sen istedin.
Ne varki bu adam seni sevdi, karşılık beklemedi.
Sevgimi yok, anılarımı hiç saydın!
Arkana bile dönüp bakmadın!
Yaşayamadın!
Ama yinede sevdim, değerini bildim sevginide sevdim!
Sevdiğim kişiyi sevdim!
Özlenmedim ama yinede sevdim !!
Adınada Gül dedim ...
Hakediyor Yüreğim
Hiç beklemediğim bir anda
Ve geç kalmış bir zamanda
Gördüm seni karşımda
İmkansız olan aşkı
Senin için yandım gecelerce
Sana kavuşmanınhayaliyle yaşadım
Ümitlerim yoldaşım,şiirlerim sıdaşım oldu
Sende beni sevmeye devam et
Aşkımız hatırına,benim hatırıma
Sanırım bunu hakediyor yüreğim
Ve geç kalmış bir zamanda
Gördüm seni karşımda
İmkansız olan aşkı
İstemesemde,dirensemde
Buluverdim yüreğimde.
Direndim,çok direndim
Ama yüreğime, aşkına yenildim.
Direnişlerim fayda etmedi
Beynim kalbime yenik düştü
Sonra uzattım ellerimi sana
Açtım yüreğimi birine ilk defa
İlk defa serdim gururumu ayaklar altınaSenin için yandım gecelerce
Sana kavuşmanınhayaliyle yaşadım
Ümitlerim yoldaşım,şiirlerim sıdaşım oldu
Seni tanıyınca tamamlandım ben
Senin aşkınla bütünlendim
Aşksız yaşamanın verdiği ızdıraptan
Senin sayende kurtuldum
Acıyı ,kederi ,ümitsizliği
Senin aşkınla tanıdım
Hiç bir zaman kavuşamıyacak olmamız
Bu aşkı yaşamama engel olamadı
İzin vermezdi zaten buna yüreğimSende beni sevmeye devam et
Aşkımız hatırına,benim hatırıma
Sanırım bunu hakediyor yüreğim
21 Ocak, 2008
Ne Kaybederdin
Bir günah işledim bin af diledim
Üstünde durmasan ne kaybederdin?
Hemen her fırsatta bir tokat gibi
Yüzüme vurmasan ne kaybederdin?
Neyin eksilirdi beni affetsen ?
Ne vardı kalbimi tekrar fethetsen !
Ne olur birazda bizden bahsetsen
Hep onu sormasan ne kaybederdin?
Evli olmasakta keyfe kederdi
Gönül nikahımız bize yeterdi
Şeytana uyupta bu kadar derdi
Başına sarmasan ne kaybederdin?
Yakamı tutmasan yargılar gibi
Ahiret gününde sorgular gibi
Her yerde hatamı sergiler gibi
Önüme sermesen ne kaybederdin?
Üstüme gelmesen sıkana kadar
Üzmesen canımdan bıkana kadar
Dağ gibi sabrımı yıkana kadar
Dilini yormasan ne kaybederdin?
Kanattın yaramı günbegün deşip
Paramparça oldun gözümden düşüp
Çılgın seller gibi haddini aşıp
Üstüme varmasan ne kaybederdin?
Hiç şansın kalmadı dönsende geri
Yitirdin verdiğim bütün değeri
Aşkına emanet ettiğim yeri
Bu kadar kırmasan ne kaybederdin?
Cemal Safi
Üstünde durmasan ne kaybederdin?
Hemen her fırsatta bir tokat gibi
Yüzüme vurmasan ne kaybederdin?
Neyin eksilirdi beni affetsen ?
Ne vardı kalbimi tekrar fethetsen !
Ne olur birazda bizden bahsetsen
Hep onu sormasan ne kaybederdin?
Evli olmasakta keyfe kederdi
Gönül nikahımız bize yeterdi
Şeytana uyupta bu kadar derdi
Başına sarmasan ne kaybederdin?
Yakamı tutmasan yargılar gibi
Ahiret gününde sorgular gibi
Her yerde hatamı sergiler gibi
Önüme sermesen ne kaybederdin?
Üstüme gelmesen sıkana kadar
Üzmesen canımdan bıkana kadar
Dağ gibi sabrımı yıkana kadar
Dilini yormasan ne kaybederdin?
Kanattın yaramı günbegün deşip
Paramparça oldun gözümden düşüp
Çılgın seller gibi haddini aşıp
Üstüme varmasan ne kaybederdin?
Hiç şansın kalmadı dönsende geri
Yitirdin verdiğim bütün değeri
Aşkına emanet ettiğim yeri
Bu kadar kırmasan ne kaybederdin?
Cemal Safi
20 Ocak, 2008
Ald@nm@k
Artık aldanmak istemiyorum. Beni sevgilerinin ölümsüzlüğüne inandır, korkulardan, şüphelerden kurtar. Hiç aldanmamışların o engin iç rahatlığına hasretim. Ayıkla, arıt beni... Bütün insanlar aldanıyormuş, sürekli bir aldanmaymış yaşamak... Ne çıkar? Ben artık aldanmak istemiyorum ya! Sen ona bak... Onun için seni erişemeyeceğin bir yere çıkarmayacağım, olduğun gibi seviyorum seni. Olmanı istediğim gibi değil... Hiç olamayacağın gibi değil... Neredeysen orada dur... Nasılsan öyle kal...
Bütün mevsimleri bir günde, bütün yılları bir mevsimde yaşamaya razıyım seninle. Yanımda olduğun zamanlar nasıl apaydınlık oluyorum, nasıl içim huzurla doluyor, görmüyor musun? Gözlerimin derinliğine bakma; başın dönmesin... Gelecek günleri düşünme, korkma büyük hazlar yaşamaktan. Erişemeyeceğin hiç bir mutluluk yok. "Yaşadım" diyemeyeceğin hiç bir günün olmayacak benimle...
Hiç aldatma beni, hiç yalan söyleme... Bir gün aldatsan bile; aldandığımı senden öğrenmeliyim önce. O zaman ölsem de mutlu ölürüm, inan... Biraz da olsa inanmış ölürüm.
Aldanmak...
En büyük yıkıntısı iç dünyamızın...
Aldanmak...
Ses veren üç telimizden birinin kopması...
Aldanmak...
O en son fakat en kesin kabullendiğimiz gerçek...
Sen hiç aldatma ne olur!..
Yıkılışım da sevgim kadar büyüktür benim. Bırak, kalbimden ses veren bütün teller ben yaşadıkça sana inanmayı söylesin. Sana kayıtsız, şartsız inanmak olsun; bütün kazancım yaşamaktan. O zaman her şeye katlanırım. Korkulardan, endişelerden uzakta her saniye yaşadığımı bilirim. Çaresizlikler beni korktumaz. Şu aşağılık dünyanın hiç bir acısı seni sevmeyi unutturamaz bana artık.
İnanmak; seni düşündükçe söylediğim bir şarkı olmalı dudaklarımda...
İnanmak; gökyüzünün en karanlık zamanında bile görebileceğim bir yıldız olmalı...
Dağlardan, denizlerden esen serin rüzgarlar gibi, senden gelen bir şey olmalı inanmak. Kimi gün kalem olmalı parmaklarımda, kimi gün kulağımda musuki, gözlerimde ışık olmalı. İçtiğim suda, yediğim ekmekte sana tüm inanmanın tadını duymalıyım. Her sabah ilk ışık, sana inanarak yaşayacağım mutlu bir gün getirmeli bana. İşte o zaman yokluğuna bile dayanabilirim, özlemlerim daha derin bir anlam kazanır. Seni beklerken şüphelerin o kahredici zehiri ile, geciktiğin her saniye bir defa ölmem.
Artık aldınmak istemiyorum. Seni aldatmak zevkinden sonuna kadar mahrum edeceğim. Beni aldatmanın acısını da, sevincini de hiç tattırmayacağım sana. Çünkü, aldattığın zaman; yemin ediyorum yeryüzünde olmayacağım. İnanmışlığım ölüme kadar sürsün, bırak...
Zarımı son defa senin için atıyorum!..
Ümit Yaşar Oğuzcan
Bütün mevsimleri bir günde, bütün yılları bir mevsimde yaşamaya razıyım seninle. Yanımda olduğun zamanlar nasıl apaydınlık oluyorum, nasıl içim huzurla doluyor, görmüyor musun? Gözlerimin derinliğine bakma; başın dönmesin... Gelecek günleri düşünme, korkma büyük hazlar yaşamaktan. Erişemeyeceğin hiç bir mutluluk yok. "Yaşadım" diyemeyeceğin hiç bir günün olmayacak benimle...
Hiç aldatma beni, hiç yalan söyleme... Bir gün aldatsan bile; aldandığımı senden öğrenmeliyim önce. O zaman ölsem de mutlu ölürüm, inan... Biraz da olsa inanmış ölürüm.
Aldanmak...
En büyük yıkıntısı iç dünyamızın...
Aldanmak...
Ses veren üç telimizden birinin kopması...
Aldanmak...
O en son fakat en kesin kabullendiğimiz gerçek...
Sen hiç aldatma ne olur!..
Yıkılışım da sevgim kadar büyüktür benim. Bırak, kalbimden ses veren bütün teller ben yaşadıkça sana inanmayı söylesin. Sana kayıtsız, şartsız inanmak olsun; bütün kazancım yaşamaktan. O zaman her şeye katlanırım. Korkulardan, endişelerden uzakta her saniye yaşadığımı bilirim. Çaresizlikler beni korktumaz. Şu aşağılık dünyanın hiç bir acısı seni sevmeyi unutturamaz bana artık.
İnanmak; seni düşündükçe söylediğim bir şarkı olmalı dudaklarımda...
İnanmak; gökyüzünün en karanlık zamanında bile görebileceğim bir yıldız olmalı...
Dağlardan, denizlerden esen serin rüzgarlar gibi, senden gelen bir şey olmalı inanmak. Kimi gün kalem olmalı parmaklarımda, kimi gün kulağımda musuki, gözlerimde ışık olmalı. İçtiğim suda, yediğim ekmekte sana tüm inanmanın tadını duymalıyım. Her sabah ilk ışık, sana inanarak yaşayacağım mutlu bir gün getirmeli bana. İşte o zaman yokluğuna bile dayanabilirim, özlemlerim daha derin bir anlam kazanır. Seni beklerken şüphelerin o kahredici zehiri ile, geciktiğin her saniye bir defa ölmem.
Artık aldınmak istemiyorum. Seni aldatmak zevkinden sonuna kadar mahrum edeceğim. Beni aldatmanın acısını da, sevincini de hiç tattırmayacağım sana. Çünkü, aldattığın zaman; yemin ediyorum yeryüzünde olmayacağım. İnanmışlığım ölüme kadar sürsün, bırak...
Zarımı son defa senin için atıyorum!..
Ümit Yaşar Oğuzcan
19 Ocak, 2008
Mesafelerin KaLmadi Önemi
Aşkı dayanıksız olan, acelesi olandı
Hayata diye koşan, ölümden korkandı.
Aşk, acı çekmeye ya da çektirmeye
Peşinen gönüllü olmaktı...
Dönemeçleri süratle dönmen
Değiştirmezdi hiçbir şeyi gerçekten
Dingin ve sessiz bekleyişi bitirmeseydin
Kendi bitecekti zaten...
Takvim yaprağından hızlıydı sevdan
Bir ömür yaşanacaktı, anlara sığan.
Yıllar, aylar, haftalar, günler
Ağır ağır sonlanacaktı zaten...
Gitme telaşındaydı gelmen
Zamanın önüne geçen korkun Bilinmez,
ucu açık bir gelecekti Beklesen, dilediğince geçecekti zaten...
Mesafeli getirmişti bu dünyaya bizi Tanrı…
Mesafeli getirmişti bu dünyaya bizi Tanrı…
Aynı yıl,aynı ay,aynı gün ağlamıştık ilk kez…
İlk kez bu dünyada…
Alnımıza yazılıymış o gün bile halimiz…
Mesafeli büyümüştük bu dünyada ikimiz…
Derken,derken tüm mesafeli konuşmalar bitmişti…
Bir nefes aralığı,bir dudak öpücüğü kadar noksandı artık mesafeler…
Sonra… Sonra hiç tanışmamış insanlar kadar mesafelendik…
Kaçışlarla mesafeleri arttırdık…
Tenime değip geçsen bile,dünyanın bir ucuydun sanki bana…
Asla dokunulmayacak, Asla bakılmayacak, İmkansız üstü imkansız…
Ve şimdi… Gittin… Mesafelendik…
İki uzak şehirde tek başımıza yaşanacak hayaller…
Ve bir daha asla azalmayacak mesafeler…
Ve kader…Bir daha asla azaltmayacaktı mesafemizi…
Senin kaderin,bir oyun oynayacaksın,dedi…
Benim ki,ilk kez sevip de ağlayacaksın…
Ki… Tenime değip geçsen bile dünyanın bir ucuydun sanki bana…
Mesafelerin kalmadı önemi…
Artık dünyanın bir ucunda bile olsan da…
Elimi uzattığım an,tenine dokunsam da…
Mesafelerin kalmadı önemi…
CANım İstediği İçin
Kendim için bazı şeylerden Vazgeçtim ya da Vazgeçmek zorunda kaldım desem daha iyi olacak..
Ben kendi isteğimle değil CAN yerine koyduğum biri benden Vazgeçtiği için Vazgeçtim…..
İlk önce ellerinden Vazgeçtim.. Hani bir zamanlar tutmaya kıyamadığım usul usul korka korka tuttuğum ellerden Vazgeçtim.. Kendim istediğim için değil... CANım öle istedi.. Bende CANımı dinlerim.. Bir zamanlar CAN yerine koyduğumu dinledim...
Sonra bakmaya doyamadığım gözlerden Vazgeçtim... Hani hep bakmaya doyamadığınız gözler varya.. İşte ben o gözlerden Vazgeçtim.. "Bıktığım" ya da "İstemediğim" için değil sadece CAN yerine koyduğum CANım Vazgeçti diye Vazgeçtim. Usulca korkarak...
Kısa bir ara sonra dudaklarından Vazgeçtim.. Karşınızda onun sizinle konuşmasını sağlayan o dudaklardan Vazgeçtim. İsteyemeyerekte olsa Vazgeçtim.. Yine ben istediğim için değil CAN yerine koyduğum CANım istediği için Vazgeçtim……
Bir zaman sonra CANımla ilgili düşler kurmaktan Vazgeçtim.. Çünkü CANım çoktan Vazgeçmişti ve "Benden de İstiyordu" bende sırf CANım istediği için VAZGEÇTİM.... Kokarak ürkerek VAZGEÇTİM....
Ama o bilmiyordu ki ondan her uzaklaşmam aslında kendimden Vazgeçmemdi. Hayallerimden Vazgeçmem.... Vazgeçtiklerimin hepsi CANımdı.. Bana ait olan şeylerdi...
Ve Şimdi…...
Ellerinden, gözlerinden, dudaklarından, hayallerinden Ben CANımdan Vazgeçtim..
Sırf CAN Yerine Koyduğum CANım İstediği İçin...
Ben kendi isteğimle değil CAN yerine koyduğum biri benden Vazgeçtiği için Vazgeçtim…..
İlk önce ellerinden Vazgeçtim.. Hani bir zamanlar tutmaya kıyamadığım usul usul korka korka tuttuğum ellerden Vazgeçtim.. Kendim istediğim için değil... CANım öle istedi.. Bende CANımı dinlerim.. Bir zamanlar CAN yerine koyduğumu dinledim...
Sonra bakmaya doyamadığım gözlerden Vazgeçtim... Hani hep bakmaya doyamadığınız gözler varya.. İşte ben o gözlerden Vazgeçtim.. "Bıktığım" ya da "İstemediğim" için değil sadece CAN yerine koyduğum CANım Vazgeçti diye Vazgeçtim. Usulca korkarak...
Kısa bir ara sonra dudaklarından Vazgeçtim.. Karşınızda onun sizinle konuşmasını sağlayan o dudaklardan Vazgeçtim. İsteyemeyerekte olsa Vazgeçtim.. Yine ben istediğim için değil CAN yerine koyduğum CANım istediği için Vazgeçtim……
Bir zaman sonra CANımla ilgili düşler kurmaktan Vazgeçtim.. Çünkü CANım çoktan Vazgeçmişti ve "Benden de İstiyordu" bende sırf CANım istediği için VAZGEÇTİM.... Kokarak ürkerek VAZGEÇTİM....
Ama o bilmiyordu ki ondan her uzaklaşmam aslında kendimden Vazgeçmemdi. Hayallerimden Vazgeçmem.... Vazgeçtiklerimin hepsi CANımdı.. Bana ait olan şeylerdi...
Ve Şimdi…...
Ellerinden, gözlerinden, dudaklarından, hayallerinden Ben CANımdan Vazgeçtim..
Sırf CAN Yerine Koyduğum CANım İstediği İçin...
13 Ocak, 2008
Kimsede müebbet kalmayacaksın!
Kimi seversen sev, nasıl seversen sev
Unutma ki bilinmeyecek değerin
Ne yaptığın ya da nasıl yaptığın değil
Yapamadıkların sorgulanacak, suçlanacaksın
Yıllarca döktüğün gözyaşına bakmadan
Belki "bir anlık yaşadığın tebessüm" batacak birilerine
Nasıllar sorulmadan, nedenlerle yargılanacak,
Ağlayacak, belki çok ağlayacaksın
Ya da ağlamak istemiyorsan;
Kimsede müebbet kalmayacaksın! ...
Uzatacaksın ömrünü umutların
Oysa beyhude bir uğraştır, yalandır bu kavgalar
Değer verdikçe, değersizleşecek gönlünde yaşattığın
Yaşatacaksın, o; seni acımasızca katlederken
Ufuk çizgisini yakalamak mümkün değil
Değil ama bilirim, bilirim ki;
Sen yakalamak için var gücünle koşacaksın
Ya da yaşamak istiyorsan, inadına yaşamak,
Kimsede müebbet kalmayacaksın! ..
Gitmişse yalandır ve yalandır gelmemişse
Beklemekse, neyi? Niye?
Oysa ecel daha yakındır gidenlerden
Bekledikçe alırlar bir parçanı, bekledikçe paramparça ederler her parçanı Sen; "Gel! .."
dediğin için gelmezler, senin kadrini bilmezler
Ceza almışsan, bunu sonsuzluğa mal etme
Zindanlarda infazın kadar kalır, kaldığın kadar yatarsın
Ve çıkarken, "mazinden" tahliye olacaksın
Hürriyete susadıysan, yüreğin için,
Kimsede müebbet kalmayacaksın! ...
Verdiğini geri almanın hesabını bırak, bırak bir kenara
Harcanmıştır bozuk para gibi, "değer bildiğin, feda ettiğin" ne varsa
Gözyaşlarını görsen bile, şahit olsan bile, tekrarlama aldanmışlığını
Her sabah yaşadığın o yıkılmışlığın, hüsranın, azabın depreminden kurtul! ..
Bir hata yapmışsın, Onlar öyle der! .. Hata! ..
Sen tekrarlamayacaksın! ..
Yanıldıysan; Bir daha inanmayacaksın
Hatta adını bile anmayacaksın! ..
Düşmeni beklerler belli ki! ..
Sen; "Dimdik duracaksın" ve tükürmek için yüzüne
Kimsede müebbet kalmayacaksın! ..
Sevgiyi bildiğin gibi, küfretmeyi de öğren
Bu güne kadar seni rahatsız eden ne varsa, ne varsa acı çektiğin İade et! ..
Küfürleri sırala, Türkçe ve mealen! ..
Bırak kırılıp dökülsün, üstüne titrediğin
Bırak öğrensin, değersizliğin ne olduğunu
O heybesini doldururken sen boşalt yüreğini
Onun sırtında ki kambur büyürken sen rahatlayacaksın
Belki ikinci baharın vardır kim bilir?
Yüreğine taş basacaksın! ...
Ama, Kimsede müebbet kalmayacaksın! ...
Onlar" üç oda, bir salon" sanırlar aşk dediğini
Ne mecnunu duymuşlardır, ne de bilirler Leyla’nın kimliğini
Şuh bir kahkaha ve hesabını yapmadan yarınların, yaşamaktır
Ve celladı oldukları mahkumla, utanmadan barışmaktır! ..
Sen; Gönül bankanda açtığın o limitsiz hesabı kapatacak
Alacak ve borçları sıfırlayıp, Aşk-ı İlahiye varacaksın! ..
Kula kul olmuş çulsuz ve korkakları
Ait oldukları çöplüğe atacaksın! ..
Ve kurtulmak için çöplüklerden,
Kimsede müebbet kalmayacaksın! ....
Kadir Albayrak
Unutma ki bilinmeyecek değerin
Ne yaptığın ya da nasıl yaptığın değil
Yapamadıkların sorgulanacak, suçlanacaksın
Yıllarca döktüğün gözyaşına bakmadan
Belki "bir anlık yaşadığın tebessüm" batacak birilerine
Nasıllar sorulmadan, nedenlerle yargılanacak,
Ağlayacak, belki çok ağlayacaksın
Ya da ağlamak istemiyorsan;
Kimsede müebbet kalmayacaksın! ...
Uzatacaksın ömrünü umutların
Oysa beyhude bir uğraştır, yalandır bu kavgalar
Değer verdikçe, değersizleşecek gönlünde yaşattığın
Yaşatacaksın, o; seni acımasızca katlederken
Ufuk çizgisini yakalamak mümkün değil
Değil ama bilirim, bilirim ki;
Sen yakalamak için var gücünle koşacaksın
Ya da yaşamak istiyorsan, inadına yaşamak,
Kimsede müebbet kalmayacaksın! ..
Gitmişse yalandır ve yalandır gelmemişse
Beklemekse, neyi? Niye?
Oysa ecel daha yakındır gidenlerden
Bekledikçe alırlar bir parçanı, bekledikçe paramparça ederler her parçanı Sen; "Gel! .."
dediğin için gelmezler, senin kadrini bilmezler
Ceza almışsan, bunu sonsuzluğa mal etme
Zindanlarda infazın kadar kalır, kaldığın kadar yatarsın
Ve çıkarken, "mazinden" tahliye olacaksın
Hürriyete susadıysan, yüreğin için,
Kimsede müebbet kalmayacaksın! ...
Verdiğini geri almanın hesabını bırak, bırak bir kenara
Harcanmıştır bozuk para gibi, "değer bildiğin, feda ettiğin" ne varsa
Gözyaşlarını görsen bile, şahit olsan bile, tekrarlama aldanmışlığını
Her sabah yaşadığın o yıkılmışlığın, hüsranın, azabın depreminden kurtul! ..
Bir hata yapmışsın, Onlar öyle der! .. Hata! ..
Sen tekrarlamayacaksın! ..
Yanıldıysan; Bir daha inanmayacaksın
Hatta adını bile anmayacaksın! ..
Düşmeni beklerler belli ki! ..
Sen; "Dimdik duracaksın" ve tükürmek için yüzüne
Kimsede müebbet kalmayacaksın! ..
Sevgiyi bildiğin gibi, küfretmeyi de öğren
Bu güne kadar seni rahatsız eden ne varsa, ne varsa acı çektiğin İade et! ..
Küfürleri sırala, Türkçe ve mealen! ..
Bırak kırılıp dökülsün, üstüne titrediğin
Bırak öğrensin, değersizliğin ne olduğunu
O heybesini doldururken sen boşalt yüreğini
Onun sırtında ki kambur büyürken sen rahatlayacaksın
Belki ikinci baharın vardır kim bilir?
Yüreğine taş basacaksın! ...
Ama, Kimsede müebbet kalmayacaksın! ...
Onlar" üç oda, bir salon" sanırlar aşk dediğini
Ne mecnunu duymuşlardır, ne de bilirler Leyla’nın kimliğini
Şuh bir kahkaha ve hesabını yapmadan yarınların, yaşamaktır
Ve celladı oldukları mahkumla, utanmadan barışmaktır! ..
Sen; Gönül bankanda açtığın o limitsiz hesabı kapatacak
Alacak ve borçları sıfırlayıp, Aşk-ı İlahiye varacaksın! ..
Kula kul olmuş çulsuz ve korkakları
Ait oldukları çöplüğe atacaksın! ..
Ve kurtulmak için çöplüklerden,
Kimsede müebbet kalmayacaksın! ....
Kadir Albayrak
Korkuyorum...
Korkuyorum Sana Alışmaktan Ya Gidersen??- Neden bu kadar hayatımın içindesin ki sanki?
- Beklenmeyen bir anda geldin ve hayatımın tamda merkezine oturdun kaldın...
- Oysa ki sen davetsiz bir misafirdin sence de haddini aşmamış mıydın
- uzun zamandır kimsenin girmediği(giremediği)kalbimin gizli kapısını tıklarken(!) ?
- Önce o kapıyı duymamazlıktan geldim , kaçmaya çalıştım ; yok olmadı işte...
- Sen o masumluğunla o kapıyı tıklarken sana karşı kayıtsız kalamazdım duyuyordum seni.. Günden güne alıştım sana...
- Oysa ki ben çok korkuyordum sana alışmaktan; çünkü biliyordum ,
- adım gibi biliryordum bir gün gideceğini...
- Sen bambaşka bir mevsimin çiçeğisin , ben hep sonbahar.
- Ben bir çiçeği yeşertecek kadar güçlü değilim anla bunu,güneşim yalancı ısıtamaz ki yüreğini! Kaçıp kurtulmaya çalıştıkça daha çok içine girdiğim bir girdap gibisin...
- Yok mu bir kurtuluşum?
- Adı aşk mı bu alışkanlığın?
- Aşk olmamalı ben hep kaçtım aşktan , aşk beni böyle ansızım ,
- ummadığım bir anda yakalamış olamaz..
- Biliyor musun kalbimin senden önceki davetsiz misafiri de böyle masumca ansızın gelmişti... Kendimce kalbimdeki misafire hürmette kusur etmemiştim ; ama neden bilmiyorum o giderken kalbimide yakıp yakıp öyle gitmişti , ancak toparlandım derken şimdi de sen?
- Yoo hayır kalbim artık çok güçsüz bir kez daha yıkılırsa toparlayamam onu ,
- bir gidişi daha kaldıramaz ..
- Ah bir bilsem ki hak edeceksin bu sevgiyi kabulümdür senle gelen her hüzün ; ama bilmiyorum.. Tek bildiğim er ya da geç gideceksin, ben benle tek bırakıp gideceksin...
- Evet korkuyordum sana alışmaktan , korktuğum başıma geldi alıştım;
- ama daha vakit erken gideceksen şimdi git sana daha çok bağlanıp sevmeden...
- Hiç girme kalbime sessiz sedasız git...
- Gitmeyeceksen de öğret bana sevgiyi taa en başından yalansız , yanlışsız!
11 Ocak, 2008
AyriLigi Sectinmi
Geriye hiç bir şey kalmayacak...
Söylenmemiş sözler kalmamalı bıraktığın yerde -ki ben en çok onları duydum-...
Gittin mi adamakıllı gideceksin !!!
Hiç bir özlem kalmamalı dönüşleri emziren...
Demem o ki...
Böyle gidilmez!!!
Büyük olmalı ayrılık !!!
Uçsuz bucaksız, dursuz duraksız olmalı...
Telefonun numaraları sesime düşmemeli...
Yolların yoluma değmemeli...
Hiç bir anıya, hiç bir dizeye, hiç bir şarkıya yenilmemeli ayrılık...
Şiirler okununca unutulmalı...
Hasret dokununca uyutulmalı...
Rakının, şarabın diktasında titrerken yürek...
Gözyaşlarının debisi arttığında...
Gece inmişken ayak parmaklarına kadar...
Yahut gün doğarken...
Yatağının diğer yastığındaki boşluk tecavüz ederken gözlerine...
Ne bileyim tek başına yiyeceğin sofrana iki kişilik servis açtığında...
Susacaksın...
Duracaksın...
Gitmenin hakkını vereceksin !!!
Ayrılık gurur duymalı seninle...
Gidersen...
Sözün ayaklarına geçiyorsa...
Ayakların yakınımdan geçmeyecek...
Ayrılığı seçtin mi büyük olacak ayrılık...
Ayrılığı seçtin mi?!!!
09 Ocak, 2008
anladim..
- Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
- Cenneti de gördüm, cehennemi de
- Öyle bir aşk yaşadım ki
- Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de
Bazıları seyrederken hayati en önden - Kendime bir sahne buldum oynadım
- Öyle bir rol vermişler ki
- Okudum okudum anlamadım.
- Kendi kendime konuştum bazen evimde
- Hem kızdım hem güldüm halime
- Sonra dedim ki ‘ söz ver kendine
- ‘Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin
- Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin
- Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin
- Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin
- Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
- Öyle çok değerliymiş ki zaman
- Hep acele etmem bundan, anladım…
Freidrich Nietzsche
Senleben
Senle ben
Yani ikimiz biz artık
Yani ikimiz biz artık
Yırtık bir mektup bile değiliz
Biz toplansak sağlaması olmayan
Bir problem gibiyiz
Çıkmaz sokakları olan
Çimentosu dökülmüş merdiven gibiyiz
Bir enkazız belki de
Belki de vazgeçmenin zamanı geçeli çok olmuş
Çamurlara bulanmış akreple yelkovan
Zamanımızı çoktan yitirmişiz
Bitmiş
´ Tükenmiş
Senle ben
Yani ikimiz
Biz artık
Yırtık bir mektup bile değiliz!!!
eger
Bir sevda yarım kalmışsa eğer,
ardına bakmadan bırakıp gitmiş ise ölesiye sevilen,
uzak iklimlerde üşümüş,
terlemiş, uzak coğrafyalarda seyre dalmışsa yıldızları,
ağlamaya gerek yoktur ardından...
Adını anmaya,nerede olduğunu sormaya da...
Hele hele, bırakılan,terk edilen, ümitleri hançerlenen sen isen,
suçu kendinde aramaya hiç gerek yok.
Gülümsemelerle arkadaş olmalısın tam aksine.
Bir zalimden kurtardığı için yüreğini,
Tanrı'ya duacı olmalısın...
08 Ocak, 2008
A$K
Hayatın hızıyla yaşadık o aşkı
Her şey bir anda başladı
Yaşandı Ve bitti...
Yan yana gidip de bir süre
Ayrı yönlerde uzaklaşan
İki tren gibi...
Bileydim Lâyık Olmadığını
bileydim lâyık olmadığını yürür müydüm yollarında
sen birazı tereddüt birazı kan ve gurur
acılarla beslenen bir zakkum çiçeğisin
oysa hep ışıl ışıl hep rengârenk göründün
bulutların ardında anlayamadım yeşil sadece
zehir dumanlı gözlerinde özlem sadece tûfan
her akşam kefen giydi yüreğim kollarında
her gece bir giyotin rüyalarım hıçkırık kâbuslarım ölümdü
ellerin yavaş yavaş beni bataklığına beni isyana gömdü
şimdi kopardım urganlarını dostluğum da sensiz,
düşmanlığım da ırmak ikiyüzlü akar mı sandın
güneş karanlıktan korkar mı sandın git,
seninle gitsin pişmanlığım da
bileydim lâyık olmadığını yürürmüydüm yollarında
Nurullah Genç
sen birazı tereddüt birazı kan ve gurur
acılarla beslenen bir zakkum çiçeğisin
oysa hep ışıl ışıl hep rengârenk göründün
bulutların ardında anlayamadım yeşil sadece
zehir dumanlı gözlerinde özlem sadece tûfan
her akşam kefen giydi yüreğim kollarında
her gece bir giyotin rüyalarım hıçkırık kâbuslarım ölümdü
ellerin yavaş yavaş beni bataklığına beni isyana gömdü
şimdi kopardım urganlarını dostluğum da sensiz,
düşmanlığım da ırmak ikiyüzlü akar mı sandın
güneş karanlıktan korkar mı sandın git,
seninle gitsin pişmanlığım da
bileydim lâyık olmadığını yürürmüydüm yollarında
Nurullah Genç
06 Ocak, 2008
Ben çobandım sen yıldızı,
Ben çobandım sen yıldızı,
Gökyüzünden kaymak niye
Unutulmak alın yazım,
Dilden dile yaymak niye
Bir yalana beş katıpta suçluyorsun son mektupta
Sevabımı unutupta, Günahımı saymak niye
Göz mü değdi hiç etmezken
Vicdanına güç yetmezken
Karıncayı incitmezken
Sevgiliye kıymak niye
Aldatılmak öyle zorken
Her gün biraz daha korken
Melek yüzlü kalbin varken
Kör şeytana uymak niye
Daha bu yıl bu ekim'di
Kovsam gitmem diyen kimdi
A vefasız beni şimdi
El yerine koymak niye
El yerine koymak niye
Ben yarıydım sen bitikken
Sen yıkıktın ben dimdikken
Sen yıkıktın ben dimdikken
Sırılsıklam körkütükken
Birdenbire aymak niye
Birdenbire aymak niye
Binbir yalan temin edip
İkrarından emin edip
Safi yemin edip
Safi yemin edip
Cemalinden caymak niye....!!!!
Cemal Safi
Cemal Safi
05 Ocak, 2008
03 Ocak, 2008
Sen gittin masal bitti
Sen gittin evimin adresi, kapımın zili gitti
Sen gittin sazımin teli, kuşumun dili gitti
yangınlar düştü yüreğime /
ıssızlaştı şehirsokaklara hüzün yağdı /
gözlerime acı üstüme kapandı kapılar,
ben kapandım içime günlerce haftalarca ağladım
kırık bir ağaç dalında,öksüz bir kuş gibi kaldım
Sen gittin hazanlar başladı ömrümde yaprağa duran ağaçlarım gitti
umutlarım gitti,baharlarımtutam tutam saçlarım gitti
dudağımda şarkılar yarım kaldı bardağımda rakılar
Sen gittin yüreğimde kanayan şiirler masamda sigara izmaritleri kaldı
ben kaldım öyle tesellisiz ortalarda birde yıkıntım
Sen gittin
Şiirlerim öksüz kaldı
kalemlerim, defterlerim
ellerim, gözlerim, kirpiklerim
yüreğimde kalkıp giden gemilerim
dillerim öksüz kaldı
ne varsa dağıldı geride kalan
çöl oldu şiiristanım
hayalim, düşistanım
Sen gittin
kemanım yayım, güneşim ayım
mutluluk payım gitti
kara bulutlar çöktü üzerime
bir ben kaldım öyle boynu bükük ortalarda
yastığımda yağmur hıçkırıkları bir deve yüreğime batan cam kırıkları her gece
Sen gittin
sustu kalbimin bülbülü
bahçemin gülü soldu
yoldu bağrımı yokluğun
Sen gittin
ağzımın tadı
mutluluğumun adı gitti
yaslı yaşım, gamlı başım
zehir aşım, otuz yaşım kaldı
Sen gitin
hayalim düşüm sevincim gülüşüm servetim işim gitti
Sen gittin özlemin yüreğimde yokluğun kirpiğimde çoğaldı
sen gittin umudum gitti gururum gitti
her gece oturup ağladım ıslandı/
ekmeğime karıştı korkunç acı gülmek nedir unuttum gitti
Sen gittin ömrüm insafsız ayaklarına toprak oldu kavruldu
bahçelerim çiçeklerim soldu acılarım
içimde fışkıran kan,gönlüm rüzgarlarda savrulan yaprak oldu
Sen gittin çakıl taşlarım yürek vuruşlarım sevgikuşlarım gitti
yaralı bir ceylanın bakışında yaralı kaldım her yerde izimi arıyor avcılar
gittin işte o gidiş gittin, bir daha dönmedin geri
yarısı sende kaldı kalbimim, yarısı bende ezgili ardında kara bulutlar,
kara günler ve her gece ölümler kaldı
hasretin kaldı birde ben kaldım öyle deli,
öyle divane ortalarda ah seher yeli
sen gittin ben bittim, masal bitti
nuri CAN/
Sen gittin sazımin teli, kuşumun dili gitti
yangınlar düştü yüreğime /
ıssızlaştı şehirsokaklara hüzün yağdı /
gözlerime acı üstüme kapandı kapılar,
ben kapandım içime günlerce haftalarca ağladım
kırık bir ağaç dalında,öksüz bir kuş gibi kaldım
Sen gittin hazanlar başladı ömrümde yaprağa duran ağaçlarım gitti
umutlarım gitti,baharlarımtutam tutam saçlarım gitti
dudağımda şarkılar yarım kaldı bardağımda rakılar
Sen gittin yüreğimde kanayan şiirler masamda sigara izmaritleri kaldı
ben kaldım öyle tesellisiz ortalarda birde yıkıntım
Sen gittin
Şiirlerim öksüz kaldı
kalemlerim, defterlerim
ellerim, gözlerim, kirpiklerim
yüreğimde kalkıp giden gemilerim
dillerim öksüz kaldı
ne varsa dağıldı geride kalan
çöl oldu şiiristanım
hayalim, düşistanım
Sen gittin
kemanım yayım, güneşim ayım
mutluluk payım gitti
kara bulutlar çöktü üzerime
bir ben kaldım öyle boynu bükük ortalarda
yastığımda yağmur hıçkırıkları bir deve yüreğime batan cam kırıkları her gece
Sen gittin
sustu kalbimin bülbülü
bahçemin gülü soldu
yoldu bağrımı yokluğun
Sen gittin
ağzımın tadı
mutluluğumun adı gitti
yaslı yaşım, gamlı başım
zehir aşım, otuz yaşım kaldı
Sen gitin
hayalim düşüm sevincim gülüşüm servetim işim gitti
Sen gittin özlemin yüreğimde yokluğun kirpiğimde çoğaldı
sen gittin umudum gitti gururum gitti
her gece oturup ağladım ıslandı/
ekmeğime karıştı korkunç acı gülmek nedir unuttum gitti
Sen gittin ömrüm insafsız ayaklarına toprak oldu kavruldu
bahçelerim çiçeklerim soldu acılarım
içimde fışkıran kan,gönlüm rüzgarlarda savrulan yaprak oldu
Sen gittin çakıl taşlarım yürek vuruşlarım sevgikuşlarım gitti
yaralı bir ceylanın bakışında yaralı kaldım her yerde izimi arıyor avcılar
gittin işte o gidiş gittin, bir daha dönmedin geri
yarısı sende kaldı kalbimim, yarısı bende ezgili ardında kara bulutlar,
kara günler ve her gece ölümler kaldı
hasretin kaldı birde ben kaldım öyle deli,
öyle divane ortalarda ah seher yeli
sen gittin ben bittim, masal bitti
nuri CAN/
Haydi git güle güle
Haydi git güle güle
Güle güle sana
Acılara yeten gücüm
Mektuplara yetmedi
Demirlere yeten gücüm
Mektuplara yetmedi
Bu ne biçim sevgi
Bu ne biçim sevgi
Nasıl kardeşlik
Bu nasıl dostluk
Bu ne beter sevda
Benim aklım ermedi.
Haydi git güle güle
Güle güle sana
İçli mektuplar gelmesin
Kavuşmaz uzaklardan
Yanık mektuplar gelmesin
Kavuşmaz dostluklardan.
Haydi git güle güle
Haydi git güle güle
Güle güle sana
Zincirlere yeten gücüm
Mektuplara yetmedi
Demirlere yeten gücüm
Mektuplara yetmedi.
01 Ocak, 2008
sevgilim
Sevgilim,yetimim benim,
Aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken
Kapılar kapalı, dünya buzlu cam
Uyuşmuş gözlerimin önünde
Hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan
ikimizin yerine dinliyorum
Sevdiğin şarkıları
Siyah tişörtünü giyiyorum yatarken
Gömleklerini, kazaklarını, kokunu
Senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken
Gün boyu elimde kahve fincanı
Kapıyı açmıyorum
Telefonlara çıkmıyorum
Başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların
Sevgilim,yetimim benim,
Nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata
Öldüğünden haberi yok fotoğraflarının
Aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken
Kapılar kapalı, dünya buzlu cam
Uyuşmuş gözlerimin önünde
Hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan
ikimizin yerine dinliyorum
Sevdiğin şarkıları
Siyah tişörtünü giyiyorum yatarken
Gömleklerini, kazaklarını, kokunu
Senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken
Gün boyu elimde kahve fincanı
Kapıyı açmıyorum
Telefonlara çıkmıyorum
Başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların
Sevgilim,yetimim benim,
Nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata
Öldüğünden haberi yok fotoğraflarının
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)