28 Nisan, 2008





Aynı Zamanlarda Sevemedik _

Ben varım derken sana, ben buradayım, seviyorum seni, anlasana derken, sen başka yerlerdeydin. Başka zamanlardaydın. Başka hayatlardaydın. Yanımdaymış gibi, canımdaymış gibi duruyor, ama asla orada olmuyordun. Farkındaydım ama değilmişim gibi yapıyordum. Zaman gibi yaparak geçiyordu. Sen benimleymişsin gibi yapıyordun. Ben sana inanıyormuş gibi. Ne sen benimleydin. Ne de ben buna inanıyordum. İnandığım tek şey vardı; Bir gün gerçek olacaktık.

Hep bekledim. Benimle olacağın günü bekledim. Davrandığın gibi olacağın günü bekledim. Beklerken tükendim. Fark etmedim.

Sonra sen de değiştin. Bana geldin.Bense çoktan gitmiştim. Fark etmedin.

Ben varmışım gibi yaşamaya başladın bu kez de. Biz varmışız gibi. Oysa biz seninle aynı zamanlarda aynı yerde hiç olamadık. Oysa biz seninle aynı zamanda hiç olamadık. Oysa biz seninle hiç biz olamadık.


Ellerimi ellerinden çektiğimde şaşırdın önce. Sonra biliyorum dedin. Gideceğimi biliyordun. Kimi sevsem gidiyor dedin gözlerini kaçırmaya çalışarak. İşte bu yüzden biz olamadık hiç diye düşündüm ben de. Ne zaman sevmek gerekse ya sen kaçtın, ya gözlerini kaçırdın benden. Kimi sevsen gidiyor muydu gerçekten, yoksa sen gidenleri mi seviyordun. Artık seni sevmeyeceğimi düşündüm. İçim acıdı.

Bana mutluluk veren tek şeyi, seni sevmeyi bırakmak, aynı zamanda bana en çok acı veren şeyi de bırakmaktı. İkisini de bıraktım.

Seni Seviyordum dedin. Ben de seviyordum dedim ben de.



Kördügüm günlerin, zifiri kara gecelerin içinden sesleniyorum sana..

Kirinti anilarla avunmaya çalisan bir yüregin biriktirdigi yorgun cümlelerin azat fermani bu.. Duyar misin bilmem! Telâffuzu da çetin, telafisi de..

Dinle..

Agir bir yüke talip olmakti seni sevmek. Koca dünya içinde soguk,boguk,daracik bir hücreye razi olmak.Koparip atmak tüm iplerini hayatin ve dibi olmayan bir kuyuya son sürat yuvarlanmak, her seyi hiçe sayarak, bir hiç olmaya namzet olarak..

Duyuyordum, seslenen sendin o kuyudan, yillardir.."Gel" diyen sendin bana. Sendin, o tüm kaçislarin bittigi yer. Sendin tüm rüyalarin esas oglani, hayallerin tek sermayesi. Tüm kiyaslamalarin galibi kiyas götürmez sevgili..

Evet sensin tutarsizca, hesapsizca sevilen. Sensin ugruna yürek feda edilen. Sensin yolunda takatsiz kalinan sevgili..

Duysan da duymasan da sensin bu mahcup cümlelerin sahibi..
Dedim ya,telâffuzu da zor telafisi de..
Duyar misin bilmem..?
Deger misin bilmem..?






Zoru başarınca insanlar neden elde ettiklerinden çabuk bıkıyor veya artık istedikleri şey onlar için manasız mı geliyor?

En acımasız eleştirmeniyim kendimin haksızlık ettiğimi bile bile…
Öyle olsaydı herkes, dünya daha yaşanılası olurdu belki de…
Bu acımasızlık bazen kamçı, bazen iyi de, kendime güvenimi yok ediyorum.
Yeteneklerimin üstüne gitmek yerine; küçümsüyorum.
Komplekslerimden soyunamıyorum ne yapsam, kabuklarını yoluyorum arada bir…

Bir de önyargılarımdan soyunabilsem…
Ki hoşgörümün pencereleri bu kadar açıkken…
İletişim denklemini çözüp, küreyi şeffaflaştırabilsem…

Türküm… Doğruyum… Kaderciyim…
Bu kefeni bir yırtabilsem…
Kader, çoğu kez yeni sürprizleriyle kutsarken alınlarımızdan öperek,
bazen de pranga oluveriyor akıntısına kapılıverince… Neden?

"Hayır! " diyebilmeyi ne çok isterdim…
Ya da tepki verebilmeyi umarsızca… Ah niye bu vicdan?
Bu iyiniyet? Bu dikkat?
Çok daha mutlu mu olurdum insanları -belki kırarak-reddedince bir hayırla?

Bir yaftayla dolaşıyoruz, kim takıyor bunları alınlarımıza?
Ne kadar büyüse de insan, ne kadar çabalasa kaçamıyor kafalardaki intibalardan…
Boşa bunca makyaj…

Ah! Ne olur atsak maskelerimizi?
Ama o zaman da ne kadar severiz acep birbirimizi?
Fitnelik, hırs, ihtiras ve kinimizi, göstersek bakabilir miyiz yüzlerimize?
Kazısak ne çıkar altın kaplamalı yalancı suretlerimizi?

Düşlediğim kadar insanım… İnsan olduğum kadar hatalı…
Hatalı olduğum kadar gerçeğin peşinde ve gerçekleri saklayacak kadar hain…
Olduğum gibi mi görünüyorum: HAYIR!
Ama göründüğüm kadar da değilim.
Duygusal olduğum kadar çıkarcı, çıkarcı olduğum kadar çıkmazdayım.

İnsanım; ne kadar saklasam da kötü yönlerimi…
Çirkinliklerimi görmeyi haketmediniz…
Belki mazeret değil bu ama, siz istediniz…
Karşımda alternatif "izmleriniz", ben de Polyannacılık oynadım farketmediniz.

Ne çok istedim çomak sokabilmeyi…
Şöyle ortasına kokuşmuş, yapışkan çarkın.
Ama ağzımı da mı bantladınız?
İtiraf ediyorum: BİR KORKAĞIM BEN!














Belki de oturup ağlayarak başlamalıyım değişmeye... Oturup ağlamalıyım halime.


Kırgın durduğuma bakma, aslında bende herşey aynı. Hüzünlere olan bu bağlılığım, eskiden kalma. Hüzünler biraz daha sanki bana benziyor.

"Hiç değişmeyeceksin" diyor bir dostum. Bu söz , tarifi imkansız bir mutluluk veriyor bana. Aslında yeni bir başlangıç için; yaşım ve rüzgar müsait. Ama gerekli dermanı dizlerimde ve yüreğimde bulamıyorum. Yokuşları çıkarken yaşıma yakışmayan bir daralma oluyor nefesimde. Bu darlıkta neyi değiştirebilirim ki? Yaşım daha küçük yüreğimden.

Ben aslında rüzgar olsam, hep doğudan eserdim.

Ben aslında, hayatın sayfalarına ölüme dair dipnotlar hiç düşmedim.

Ben aslında, bir gün kapımın umuttan yana çalınacağına emindim.

Ben aslında, hayat ile hayali hep birbirine karıştırırdım.

Ben aslında anladım, yaralarıma uzanacak ellerin çok uzak olduğunu.

Ben aslında anladım, cami avlusuna terkedilen kundaklık bir çocuktan bir farkım olmadığını.

Ben aslında anladım, hayatımın hep yamalardan ibaret olduğunu.

Ben aslında, cürmüm kadar yer yakardım.

.....

'Neyse' deyip toparlanmalıydım artık. Dökülen cümlelerimi, kırılan gençliğimi, darmadağın olan hayatımı onarmalıydım ve yeniden kalkabilmeliydim düştüğüm yerden. Bu kadar hassas olmanın vakti değildi artık. Küçük yaralarımla uğraşarak kaybedecek vaktim yoktu. Zira hayatın tutunacak dalları vardı. Asılmalıydım ben de zayıf kollarımla hayata; sabrı öğrenmeliydim. Sıkıca tutmalıydım bana uzanan elleri.

Değişmem zor aslında. Acılar hep aynı çünkü. Acılarım hep aynı...

Yine de değişmeliyim, ey rüzgarlı hüznüm. Ne tarafa eseceğin belli değil, biliyorum. Biliyorum, denizi özlemem de kar etmez. Kimbilir belki masal olsaydı yaşadıklarım, bir umut olurdu hep Kafdağı'nın ardında. Ama masal değil yaşadığım, biliyorum.
Belki de oturup ağlayarak başlamalıyım değişmeye... Oturup ağlamalıyım halime.

Belki tebessümlerimin bereketsizliği de terkeder beni böylece, kimbilir..



Aynı Zamanlarda Sevemedik _

Ben varım derken sana, ben buradayım, seviyorum seni, anlasana derken, sen başka yerlerdeydin. Başka zamanlardaydın. Başka hayatlardaydın. Yanımdaymış gibi, canımdaymış gibi duruyor, ama asla orada olmuyordun. Farkındaydım ama değilmişim gibi yapıyordum. Zaman gibi yaparak geçiyordu. Sen benimleymişsin gibi yapıyordun. Ben sana inanıyormuş gibi. Ne sen benimleydin. Ne de ben buna inanıyordum. İnandığım tek şey vardı; Bir gün gerçek olacaktık.

Hep bekledim. Benimle olacağın günü bekledim. Davrandığın gibi olacağın günü bekledim. Beklerken tükendim. Fark etmedim.

Sonra sen de değiştin. Bana geldin.Bense çoktan gitmiştim. Fark etmedin.

Ben varmışım gibi yaşamaya başladın bu kez de. Biz varmışız gibi. Oysa biz seninle aynı zamanlarda aynı yerde hiç olamadık. Oysa biz seninle aynı zamanda hiç olamadık. Oysa biz seninle hiç biz olamadık.


Ellerimi ellerinden çektiğimde şaşırdın önce. Sonra biliyorum dedin. Gideceğimi biliyordun. Kimi sevsem gidiyor dedin gözlerini kaçırmaya çalışarak. İşte bu yüzden biz olamadık hiç diye düşündüm ben de. Ne zaman sevmek gerekse ya sen kaçtın, ya gözlerini kaçırdın benden. Kimi sevsen gidiyor muydu gerçekten, yoksa sen gidenleri mi seviyordun. Artık seni sevmeyeceğimi düşündüm. İçim acıdı.

Bana mutluluk veren tek şeyi, seni sevmeyi bırakmak, aynı zamanda bana en çok acı veren şeyi de bırakmaktı. İkisini de bıraktım.

Seni Seviyordum dedin. Ben de seviyordum dedim ben de.








Kördügüm günlerin, zifiri kara gecelerin içinden sesleniyorum sana..

Kirinti anilarla avunmaya çalisan bir yüregin biriktirdigi yorgun cümlelerin azat fermani bu.. Duyar misin bilmem! Telâffuzu da çetin, telafisi de..

Dinle..

Agir bir yüke talip olmakti seni sevmek. Koca dünya içinde soguk,boguk,daracik bir hücreye razi olmak.Koparip atmak tüm iplerini hayatin ve dibi olmayan bir kuyuya son sürat yuvarlanmak, her seyi hiçe sayarak, bir hiç olmaya namzet olarak..

Duyuyordum, seslenen sendin o kuyudan, yillardir.."Gel" diyen sendin bana. Sendin, o tüm kaçislarin bittigi yer. Sendin tüm rüyalarin esas oglani, hayallerin tek sermayesi. Tüm kiyaslamalarin galibi kiyas götürmez sevgili..

Evet sensin tutarsizca, hesapsizca sevilen. Sensin ugruna yürek feda edilen. Sensin yolunda takatsiz kalinan sevgili..

Duysan da duymasan da sensin bu mahcup cümlelerin sahibi..
Dedim ya,telâffuzu da zor telafisi de..
Duyar misin bilmem..?
Deger misin bilmem..?





Belki de oturup ağlayarak başlamalıyım değişmeye... Oturup ağlamalıyım halime.


Kırgın durduğuma bakma, aslında bende herşey aynı. Hüzünlere olan bu bağlılığım, eskiden kalma. Hüzünler biraz daha sanki bana benziyor.

"Hiç değişmeyeceksin" diyor bir dostum. Bu söz , tarifi imkansız bir mutluluk veriyor bana. Aslında yeni bir başlangıç için; yaşım ve rüzgar müsait. Ama gerekli dermanı dizlerimde ve yüreğimde bulamıyorum. Yokuşları çıkarken yaşıma yakışmayan bir daralma oluyor nefesimde. Bu darlıkta neyi değiştirebilirim ki? Yaşım daha küçük yüreğimden.

Ben aslında rüzgar olsam, hep doğudan eserdim.

Ben aslında, hayatın sayfalarına ölüme dair dipnotlar hiç düşmedim.

Ben aslında, bir gün kapımın umuttan yana çalınacağına emindim.

Ben aslında, hayat ile hayali hep birbirine karıştırırdım.

Ben aslında anladım, yaralarıma uzanacak ellerin çok uzak olduğunu.

Ben aslında anladım, cami avlusuna terkedilen kundaklık bir çocuktan bir farkım olmadığını.

Ben aslında anladım, hayatımın hep yamalardan ibaret olduğunu.

Ben aslında, cürmüm kadar yer yakardım.

.....

'Neyse' deyip toparlanmalıydım artık. Dökülen cümlelerimi, kırılan gençliğimi, darmadağın olan hayatımı onarmalıydım ve yeniden kalkabilmeliydim düştüğüm yerden. Bu kadar hassas olmanın vakti değildi artık. Küçük yaralarımla uğraşarak kaybedecek vaktim yoktu. Zira hayatın tutunacak dalları vardı. Asılmalıydım ben de zayıf kollarımla hayata; sabrı öğrenmeliydim. Sıkıca tutmalıydım bana uzanan elleri.

Değişmem zor aslında. Acılar hep aynı çünkü. Acılarım hep aynı...

Yine de değişmeliyim, ey rüzgarlı hüznüm. Ne tarafa eseceğin belli değil, biliyorum. Biliyorum, denizi özlemem de kar etmez. Kimbilir belki masal olsaydı yaşadıklarım, bir umut olurdu hep Kafdağı'nın ardında. Ama masal değil yaşadığım, biliyorum.
Belki de oturup ağlayarak başlamalıyım değişmeye... Oturup ağlamalıyım halime.

Belki tebessümlerimin bereketsizliği de terkeder beni böylece, kimbilir..




Zoru başarınca insanlar neden elde ettiklerinden çabuk bıkıyor veya artık istedikleri şey onlar için manasız mı geliyor?

En acımasız eleştirmeniyim kendimin haksızlık ettiğimi bile bile…
Öyle olsaydı herkes, dünya daha yaşanılası olurdu belki de…
Bu acımasızlık bazen kamçı, bazen iyi de, kendime güvenimi yok ediyorum.
Yeteneklerimin üstüne gitmek yerine; küçümsüyorum.
Komplekslerimden soyunamıyorum ne yapsam, kabuklarını yoluyorum arada bir…

Bir de önyargılarımdan soyunabilsem…
Ki hoşgörümün pencereleri bu kadar açıkken…
İletişim denklemini çözüp, küreyi şeffaflaştırabilsem…

Türküm… Doğruyum… Kaderciyim…
Bu kefeni bir yırtabilsem…
Kader, çoğu kez yeni sürprizleriyle kutsarken alınlarımızdan öperek,
bazen de pranga oluveriyor akıntısına kapılıverince… Neden?

"Hayır! " diyebilmeyi ne çok isterdim…
Ya da tepki verebilmeyi umarsızca… Ah niye bu vicdan?
Bu iyiniyet? Bu dikkat?
Çok daha mutlu mu olurdum insanları -belki kırarak-reddedince bir hayırla?

Bir yaftayla dolaşıyoruz, kim takıyor bunları alınlarımıza?
Ne kadar büyüse de insan, ne kadar çabalasa kaçamıyor kafalardaki intibalardan…
Boşa bunca makyaj…

Ah! Ne olur atsak maskelerimizi?
Ama o zaman da ne kadar severiz acep birbirimizi?
Fitnelik, hırs, ihtiras ve kinimizi, göstersek bakabilir miyiz yüzlerimize?
Kazısak ne çıkar altın kaplamalı yalancı suretlerimizi?

Düşlediğim kadar insanım… İnsan olduğum kadar hatalı…
Hatalı olduğum kadar gerçeğin peşinde ve gerçekleri saklayacak kadar hain…
Olduğum gibi mi görünüyorum: HAYIR!
Ama göründüğüm kadar da değilim.
Duygusal olduğum kadar çıkarcı, çıkarcı olduğum kadar çıkmazdayım.

İnsanım; ne kadar saklasam da kötü yönlerimi…
Çirkinliklerimi görmeyi haketmediniz…
Belki mazeret değil bu ama, siz istediniz…
Karşımda alternatif "izmleriniz", ben de Polyannacılık oynadım farketmediniz.

Ne çok istedim çomak sokabilmeyi…
Şöyle ortasına kokuşmuş, yapışkan çarkın.
Ama ağzımı da mı bantladınız?
İtiraf ediyorum: BİR KORKAĞIM BEN!



işim acele, çekil yolumdan..


Bütün cazibenle, haşmetinle, nefsime hoş gelen güzelliğinle karşıma geçmiş, beni kendine çağırıyorsun. “Bana gel, bana bak, beni sev” diyorsun. Halbuki, ben ruhlar âleminden yola çıkmış,senin bağrına inmiş, oradan da bir süre oyalandıktan sonra ebed tarafına doğru gidecek olan bir yolcuyum.Sen ise, yolumun üzerindeki bir konaklama yerisin. Bir misafirhanesin. Ama insanları oyalamak için o kadar çok çeşitli ve çok güzel oyuncakların var ki, gafil kalpler bunların gerçek ve ebedi olduğunu düşünerek bütün sevgilerini seni sevmek için kullanıyorlar. Yolculuğun diğer etaplarını unutup, senin yanında ebedi kalacaklarmış gibi yaşıyorlar. Sen de sahte bir sevgi ile onları bağrına basıyorsun...

Geçici güzelliklerinle insanlari kandırdığını bilen feraset sahibi insanlar sana “Yalan Dünya” demişler. Geçici olduğun için de, “Fani Dünya” diyenler olmuş. Gerçekten de sen de benim gibi fânisin. Yaşın milyarlara varsa da, bir gün gelecek senin de ömrün tükenecek. Seni ısıtan güneş tavanında nurlu bir kandil gibi parlayan ay ve etrafinda ışıldayan diğer yıldızlar ve güneşlerle birlikte birgün sen de yok olacaksın.Yani de benim gibi fânisin. Halbu ki benim Üstâdim, “ faniyim, fani olani istemem” diyor. Öyleyse, ben de seni istemiyorum. Ben, bütün duygularımın ebediyen tatmin olacağı ebedi bir âleme yönelmişim.Sahte sevgililerle beni oyalamaya, yolumdan eylemeye çalışma.Ey dünya, çekil yolumdan

Ne insanlar geldi geçti üzerinden. Firavunları bağrında barındırdın. Senin haşmetli cazibene kapılarak kendilerini tek hâkim güç zannettiler. Gökyüzüne merdiven dayayıp ilâhlik iddiasında bulundular. Ama bir sineğe mağlup olarak göçüp gittiler.

Ne sultanlar geldi geçti üzerinden. Kendilerini saltanatın cazibesine kaptırıp, misafir olduklarını unuttular. Saltanatlarının ebediyyen devam edeceğini zannettiler. Ama görüldü ki, ne sultanlar ölümsüz, ne de saltanatları edebî imis

Askerlerinin çokluğuna, hazinelerinin zenginliğine, topraklarının genişliğine bakarak, “Acaba bu devlet yıkılır mı?” diye soranlar olduğu gibi “ bu dünya bir padisaha çok, iki padisaha az gelir” diyenler de oldu. Ama onlar da sonunda bir mezarlık paylarına razı olup göçüp gittiler. Geride türkülere ve ağıtlara yansıyan hüzünlü ezgiler bıraktılar. Benim gibi bir âcizin ise, geride bırakacağı hiçbir şeyi bulunmuyor. Aczimden başka sermayem yoktur.

Ey dünya, ömür sermayem, çok az, yapmam gereken lüzumlu işler ise pek çoktur. Bana faydası olmayan, uzun yolculugumda işime yaramayacak olan ve bana ayakbağı olmaktan baska bir işe yaramayan meşguliyetlerle beni oyalama.

işim acele, çekil yolumdan..





Yaralarımızı Eşeleme Artık..GİTT !

Geçmişi geçmişte bırakmak gerek sevgili...Kimseye bu şansı tanımıyorlar galiba.Mesela sen hala öğrenemedin.Elveda demeden çıkıp her kapıdan canın isteyince dönemezsin.Kendini bir paket umut gibi gösterip tekrar tekrar beni üzemezsin...

Zaman geçiyor...İnan ki boşluklar dolmasa bile kapanıyor zamanla.İnsanın psikolojisi de biyolojisi gibi.Bir yara varsa üstü kapanıyor...Unutuyorum,unutturuyor hayat!

Evet zor oldu...Sana aşık olduğuma inandığım günlerde önce seni tanımam hayalkırıklığıydı.Ve sonra ansızın çekip gidişin...Tekrar tekrar söylüyorum en çok da bir elvedayı çok görüşün yıkmıştı beni.Şimdi gelmiş benim merhabasızlığımdan yakınıyorsun.Ne biçim adamsın sen ya...Yine de ben verdim selamımı büyüklük ben de kalsın...Kin bile tutmuyorum.Nefret bile büyütmeyeceğim sana dair...

Sadece benden aşk bekleme artık...Beni seni sevmeye ikna edip çekip gidersin yine biliyorum...Ve ben başka baharlar bekliyorum artık içinde senin olmadığın sabahlar,akşamlar...Çünkü beni hakeden sen değilmişsin...Hatırladığım her anı anımsatıyor bunu bana...Aşk acı verir kabul ama maşuk acı vermemeli...Büyütme kendini,küçültme de!
Yarınımda yer yok sana...Acıtma kendini de beni de...Girmeye zorladığın tüm kapılardan uzaklaş...Bir elveda,hoşçakal bile istemiyorum,öğrendim senin tarzını...
Hadi arkanı dön ve çek git...Beni bana bırak...Yalnızlık bana senden az acı veriyor...

Ben şimdi kendi savaşlarımı sürdüreceğim...Kendi kendime yenilmeden bu aşk denen şeyi ötelere iteceğim...biraz huzur.Öğrendim ki herkes aşk talep edebiliyor ama kimse huzur veremiyor...İçime dönüyorum.Kendimi kendime adıyorum artık...Kimseye yer bırakmadan dolduracağım boşluklarımı...bu sabah erkenden geçmişle arama kalın duvarlar örüyorum...

Beni bana bırak ve git...
Sen de mutlu ol,ben de...
Yaralarımızı eşeleme artık..GİTTT!




26 Nisan, 2008

Durup dinlediğim sessizliğindi önce...


İncinmiş yanlarından tanımıştım seni.


İç’im yanmıştı kapının arkasına çömelip ellerinin başının arasına aldığında


Sözcüklerine bağladım tebessümü Yâr...




Yürünesi yollar kapanası olduğunda kanadı yitik turnalar gördüm rüyamda...
Korkular sobeledi ömrümü çıkmazlarda...
Akordu bozuldu ömrümün...
Sustu(n).... zayii oldum...
Ellerimi cebime koydum, hüzün bulaştı parmaklarıma...
Poyrazın zulmune takıldı uçurtmalarım...
Yüreğim(n)e takıldı ayaklarım.
Düş’tüm; dizleri kanadı kısa pantolonlu çocukluğumun...



Cân’

ımı yaktı masallar...





İltica ettiği ülkeden sınırdışı edilmiş olmanın hüznü ile açtım ellerimi Yıldızların Sahibine...
Bir yaş düştü iç’ime...
Ardından bir kelam dilime....
Düş’tüm kuyuların dibine... ama hiç düşmedim zifiri karanlık ümitsizliğe Yâr ...



Haydarpaşa bile grilere büründü... ben düşmedim ümitsizliğe...
Mavinin yankısı vardı yüreğimde...
Malumun olsun Yâr... bir düş değdi çocuk yüreğime...



Âşkı sobeliyorum iç’imde...



Kafesini açtım bunca zaman korumaya çalıştığımın...



"Git gayri... Ben senden geçtim" dedim.. "Git o Yârin ellerine..."




Titredi küçük kuş...




Çırpındı ... uçtu...

Hicreti ellerine...
Aç pencereni... Sokaklar ayaz...
Güneş ısıtmaz avuçların kadar...
Mülteciyim...














Sen şiirin kendisisin, ben ise şairlerden ödünç aşk şiirleri toplayan bir gezgin.

--------------------------------------------------------------------------------

Hakkımda ne biliyorsan yarısı doğru yarısı ise eksik…
Yolun yarısını geçtiğim doğru elbette.Farkında olmadan geçirdiğim yıllardasın sen hâlâ.
Yoğun bakım ünitelerinde kaç kez yattın ki sen, nerden bileceksin hastane ortamlarında çaresiz beklemelerin ne anlama geldiğini?
Yeni güne devrilmiş saatlerde yaşarken ben, belki de sen uykulardan uyku beğenmektesindir. Daha ne çok uyku var uyuyacağın oysa.
Aynı şiiri farklı tonlamalarla okuduğumuzu fark ettiğimde eminim ki aklımızdan geçenler örtüşmemektedir. Örtüşmesi de gerekmiyordu ayrıca.
İkimizin de baharı yaşadığı elbette doğru. Savrulan eteklerinle karşıladığın ilk baharındayken sen, ben sonbaharımda koşuyorum.
Sana yazılmış mektupların farkında değilken sen, ben daha nice mektupların daha çok mektup yazacak kimselerin olduğunu biliyorum.
Hata yapmaktan korkma çağındasın, ben ise hataların ortasında yaşamı sorgulamaktayım.
Sen şiirin kendisisin, ben ise şairlerden ödünç aşk şiirleri toplayan bir gezgin.
Senin okunmayı zorunlu olarak bekleyen kitapların var, benim ise yazılmayı bekleyen bir veda kitabım…
Üniversiteyi bitirdiğim günlerde ana rahmine düşmüş olanlardan mısın yoksa sen?
Sen yanlış yapmama kaygısındayken, ben yanlışlarımı çok seviyorumda, doğrunun hangisi olduğunu arıyorum.
Ütü masası değil, üzerinde ütününün sıcaklığıyla düzelmeyi bekleyen bir gömleğim, ütü kim?
Bir piknik alanında gece yakılan bir ateş çevresinde şiiri arayanım ben, sen ise ateşin kendisi olmalısın.
Yarısı doğruysa hakkımda bildiklerinin, yarısı da eksik.
Ben ise hakkında hiçbir şey bilmeyen, bilmediği için de öğrenmeye çalışan, belki de bilir gibi yapan cahilin teki değil miyim?
Dudaklarına değdiği için hiç yıkanılmak istemeyen bir su bardağıyım belki de. Sen ise temizlik düşkünü olabilirsin pekala.
Gidersem rahatsız eder miyim diye düşünürken sen, benim gelse ve hiç gitmese dediğimi nerden bileceksin ki?
Gözlerimle bakamazsın elbette, gözlerimle gördüklerimin zihnime nasıl da çakıldığını nereden bileceksin ki?
Giydiklerin giymeni isteyeceklerimdir belki de, ama çıkar ve bende bırak bırakabilirsen.
Şu ana kadar yaşadıklarımın iki katını yaşadığında ben nerede olurum bilemiyorum. Ama kayda geçerse bu sözcükler birilerinin ”İşte ben” diyecekleri olacaktır, biliyorum.
Çayı demle belki gelirim bir akşamüstü. Fincandan olmasın bardağı tercih ederim, teşekkürler.
Ne sen olduğun yere aitsin, ne de ben. Benim fakirliğimi senin zenginlik diye okuduğunu biliyorumdur kimbilir.
Hakkımda herşeyi bilmek istiyorsun, benim bile bilmediklerimi. Sana mı yazıldı şimdi bu satırlar? Ne farkeder ki? Farkeder, mi diyorsun fark ettiğim çocuk.
Yirmisinde yazılmalıydı, yirmi birine sarktı gecenin bir buçuğunda. Sakıncası yoktur umarım.
Devamını sen getir, kabulümdür. Varlığım korkutursa seni çocuk sen de uzak dur, alışkınızdır belki de







Belkide hâlâ...neyse



Öylesine...
Canimi yakmadan ilk defa,gözyasi dökmeden hiç,oturmadan sabahlara kadar...Düsündüm!!!
Ne çok yara aldigimi,benden götürdüklerini,geride kalan yasanmisliklari...
Belkide hâlâ...neyse

Her zerreme dasilmis,tüm benligimi kaplamis varligin...Zor da olsa,yorulsamda,içimdeki seni bitirme hevesindeyim simdilerde.
Bana artik ruhsuz-duygusuz bakan gözlerini görmeseydim ve sen gitmeseydin...Ya da yitmeseydin hayallerimden bile...
Belkide hâlâ...neyse

Zaman herseyin ilaciymis,kanayan yaranin devasiymis ya...bu sözlere tutundum iste.
Umutla dogan günes lazim bana,uykusuz geceler degil...
şen kahkahalar yakisir bana,gözyasi degil...

Belkide hâlâ...neyse

Artik keskelere yer yok yeni dünyamda,
Bundan böyle tüm keskeler sana yakisir,senin lûgatinda...!





İnsanın -canının acıması- yani...Ne derin bir anlam bu, gerçekten bilene...

--------------------------------------------------------------------------------

Bir vazgeçiş öyküsü bu...Dinle! Sevdiğim...
Canını canıma kattığım senden,uğrunda herşeyi hiç yapabiliceğim senden,vazgeçiyorum...
Cam kırıklarıyla dolu bir yolda,yalınayak yürümek gibi yokluğuna alışmak...Tam acıya direniyorum derken,batan her yeni parçayla sımsıkı sardığın o yaraların -bir daha asla yaralanmam derken- tekrar
tekrar kanaması gibi...


İnsanın -canının acıması- yani...Ne derin bir anlam bu, gerçekten bilene...
-Canım acıyor-........


Hiç aklımda yokken,tüm zihnimi zorlarken sadece sensiz anıları düşünmeye,sen dolu anlara gömülmek ve medet ummak özlemime çare olsun diye dalgın bakışlarımda gördüklerimden,her nakaratta daha da perişan bir yenilgi demek...
Anlamların benliğime yüklediği gerçekler çok ağır artık! Varlığımı zorlayan bu oyundan yoruldum!


Seni özlemekten...Yokken varsaymaktan...Esirin olmaktan...Hayal etmekten...Yaşanmamış saymaktan...Var gibi görmekten...Yok gibi yaşamaktan...Yoruldum !!!


Öyle bir labirent ki bu,bilmeden kendimi içine hapsettiğim,bulduğum bütün çıkışlar sana yeniden başlamama sebep aslında...Ve kalemi hiç kaldırmadan yerinden,başladığım tüm başlangıçlar artık sahte!
Tüm bu sahtelikler içinde, gerçek olduğuna inandığım sevgim vardı hep kar kalan yanıma, artık o bile zararda!
İskontolu bir taktik uyguladığı, ve alış fiyatına satılık artık herşey hanemde...



Bir vazgeçiş öyküsü bu...Dinle! Sevdiğim...
Yokken var ettiğim, olmayan varlığı ile kendimi büyülediğim,haddinden abartılı önemsediğim, büyüttükçe büyüklüğünden korktuğum bu sevginin sahibi senden...Vazgeçiyorum !

Gerçek bildiğim, hissettiğim için inandığım, inandığım için doğru saydığım herşeyden...Beni ben yapan duygularımdan...Seni benim sayan bütün düşüncelerimden...Bir çırpıda hemen...Vazgeçiyorum !!!
Öyle kendinden emin bir geçiş ki bu, tek bir zerre bile sen barındırmayan içine,içimde öyle rahat, hiç tereddütsüz bir biçimde !

Zaman şimdiki zaman...Ve sen artık hep benim geçmişte kalan






Eller günahkar , diller günahkar bir cag yangını bu butun dunya gunahkar ..

ne kadar dogru diyor sarkının sözleri
aynı umudumun yitikliği , cevremde sevdigim insanların sakladıkları asıl igrendiğim yüzleri anlatılıyor gibi ..
kandırılmak mı koyar insana sonradan öğrenmek mi acaba ..
ben her ikisini de tattım ama sanırım kandırılmak daha agır bu dunyada
Allah tatdırmasın tatmayan hic bir kuluna ..

benim benden dediklerimin yani senin sahte cıkmana, ögrendigim bildigim herseyi(imi)n yalan olusuna , ve bana sadakatten bahseden kalpsiz bir adama söylesene kimin yuregi dayanırdı buna..

benden baska ..

sorunsuz bir cevre yazıyordu bugun yururken gördugum caddeye astıkları ilanda..
ve ben onu gorunce sadece dusundum sorun muydu bu olanlarda
değildi aslında sadece ve sadece tecrube oldu bunlar bana
bir daha sana aldanmamam icin bir sebeb daha ..

ama napim amansız bir gonul bu da
yine de isterdi seni yanlıs ve yanlıslıklarla dolu olsanda ..
simdi sana gel desem gelir misin acaba ? ?

yok ya yine acabalarla ugrasmaktansa
bırakıyorum ben bu defteri burda
elime almayacagım artık bir daha
ve cumlelerime özne olamıcaksın sen asla ..

BUSRA TUREGUN







Noktayı sen koy, perdeyi sen çek de yine alkışlasınlar seni...!

--------------------------------------------------------------------------------

İsyana aşeriyor yüreğim bu gece...
Yaşananlara, yaptıklarına, acıttıklarına, kanattıklarına yanıyor.


İsyana aşeriyor dilim bu gece...
Susuşlara, bitişlere, var olamayışlara çığlık atıyor.


İsyana aşeriyor gözlerim bu gece...
Dökülen yaşlarına, göremediği mutluluk tablolarına, gidişlere, yol ayrımlarına ağlıyor.



Biraz daha büyüdüm bu gece...
Yüzüme her gülenin dost olmadığını bir kez daha anladım.

Çok radikal kararlar aldım mesela. Teoride olan düşüncelerimi pratiğe geçirmeye karar verdim.


Yanlı taraflarımı attım bu gece...
Senin bana hiç olamadığın kadar öznel olup geldim yanına.

Sahte sözlerden etkilenmeden aldım seni sol yanıma.


Kendi dünyamı tanıdım bu gece...
Sen olmayınca yıkılacak kadar küçük olmadığını anladım. Sen olmasanda sevdamı yaşatabileceğimi anladım.


Senin yaptığın gibi başkalarıyla değil, kendimle paylaşarak yaşar bu sevda. Dilimde değil, yüreğimde yaşar.


Ulu orta her yerde paylaşacak kadar onursuz olmadı benim sevdam. Bu kadar düşmedi yerlere...

Milletin ağzına sakız olacak kadar alçalmadı. Tanığımı sandığım insanların ütopyaları ile kirlenmedi.


Senin yaptığını yapmadım mesela...
Sevdiğime laf söylettirmedim.
Sende hiç var olamayan bende ise yok olamayan "biz" i harcatmadım bozuk para niyetine.

Korudum, kolladım aşkı.
Kadrim, kıymetim bilinmedi diye pes etmedim.

Sonuna kadar savaştım.
Var olduğunu sandığım "biz" i kurtarmak adına engin denizlerde kulaç attım.


Boş yere çırpındı yüreğim, yok yere tuttu nefesini...
Benim susmayan kalemim, seninse boş konuşan dilin en

mutsuzundan bir son yazmış bile bizim için.
Şimdi nokta koymak düşer bize...




Hadi! İndim ben sahneden... Çektim elimi ayağımı...
Noktayı sen koy, perdeyi sen çek de yine alkışlasınlar seni...!

















Hep sen varsın…
Bir daha asla dokunamayacağımı bildiğim halde;
Yüzün…ellerin..hep avuçlarımın içinde,
Parmaklarımın ucunda sıcaklığın…
Beyaz tenine dokunduğum öğle üzerleri…
Uyurken koynuma alıyorum şimdi seni…
Sensiz olacağım sabahlara uyanıyorum her defasında…
Sen kim bilir hangi sabahın hangi parıltılı güneşine uyanıyorsun…
Kim bilir aklında kimlerle yıldızları,”Ay” ı seyre dalıyorsun…
Peki ya ben hiç düşmüyor muyum aklına bir an olsun?
Çağrılarımı duymuyorsun
belki de…
Anlayamazsın…
Neler yaşadım ben bu aşkta..
Uzak aşk…
Uzaktan sev beni…
Bir tek yıldızlar şahit olsun sana…
Bana ise dinmek bilmeyen yağmurlar…
Ya da göz yaşlarım yağmur olsa sana yağsa…
Bunca zaman hissedemediğin beni
O zaman hissedebilir misin?
Söyle…
Söyle de göndereyim sensizliğe yağan göz yağmurlarımı…
Onlarla uyumak istemiyorum artık…
Sensiz sabahlara onlarla ‘merhaba’ demek istemiyorum…

Sen her ne kadar yanımda olmasan da,
Ben seni en kuytu köşelerimde var ediyor,
En girilmemiş gizli bahçelerimde yaşatıyorum..
Sen ne yaşadın,hiç bilmiyorum





Senin Canın Icinde Bir Can Var O Canı Ara
Dağının Icinde Bir Hazine Var O Hazineyi Ara
Yürüyen Dervisi Arıyorsan Onu Senden Dısarıdan Arama
Kendi Nefsinde Ara



Hala alacağı olan varsa alsın..!!
Ben her şeye bu kadar umutla bakarken yeniden ne varsa umuda dair yıktın da gittin



Bir yerlerde hatalıyım biliyorum beklide hatalarım en başa dayanıyor
Çok umut kırdım çok yürek param parça oldu yolumda bedel ödüyormuşum
Öyle diyorlar...
Ben borcumu yüreğimi harcayıp verdim
Hala alacağı olan varsa alsın



üstü kalsın….



Ama ya sen
sen neden herşeyi böyle parçaladın yağmaladın
serdiğim yürek zaten senindi
zarar ziyan etmene ne gerek vardı ki
Ama işte sen


Sen öyle bir anda gittin ki


Tam ben hayata bi anlam yüklemiştim
Daha önce yüklemediğim bi anlam
yaşamak gibi mutluluk gibi aşk gibi….
Sen tamda bana yakınken
tamda elimi uzatacakken tamda benim diyecekken
umutlarım tamda kıyılara vuracakken gittin…


Sevdiğim...


Aşkın yüreğimden sebepsizce derin acısıyla çıkıp gidiyor
Durduramıyorum...
seni..
şimdi ve bundan sonra
güneş batmadan yarım kalıcak
tıpkı bu aşk gibi….
tıpkı benim gibi....













Senden Ayrılmak Degilde Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun ...
Benden Sonra Lanet oLası eLini Kim tutacak Kim Sevecek Kim Saracak Seni...
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormusun ..

Senden Ayrılmak Degilde O öPüp Koklayamadığım Kıyamadıgım Saclarını Kim eLLiyecek ..Benim Zoruma Ne Gidiyor BiLiyormusun..

Senden Ayrılmak DeğiLde .Sana Doya Doya Seni SEviyorum Diyemedim ya. Sana Kim Seviyorum Diyecek Benim Zoruma Bu Gidiyor..

Kim Tuta BiLir Senin eLini Kim Sara BiLir Senin boşlukta oLan Yerini. Aklıma Geliyor İlk Tanıştığımız Gün Geliyor..
HatırLıyormusun iLk Seni Seviyorum Dediğimi..iLk Sen Deniz GözLümsün Dediğimi Hatırlıyormusun..
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun
Zamanı Geçmişe Döndüremiyorum ya..Zamanı Geri Çeviremiyorum ya.
Yanıyor Yüreğim ..
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun ..DünyaLArı Verdim DünyaLarı Yıktım..
Sana Varya Ömrümü Verdim..
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun..
Anlamadın AnLayamadınya Beni...
Ne ALLaha Ne KeDere İsyan eTTim Şimdiye Kadar..
Ne Sana Ne Sana oLan Sevgime Söz Gecirdim..Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun..
AğLarken Beni GörmeLiydin Senin iÇin Defalarca Kendimi Yıprattıgımı Senin İçin Varya Canımı...
Tek Kalemde Vereceğimi aNLamadınya..
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun..
SeninLe Bir Yatakta Sana SarıLıp Doya doya öPmeyi.
Sana Seni Seviyorum Demeyi Sana Canımsın Diye İnLemeyi Söyleyemedim ya..
Laan Bir Kez Ya Birkezz Gururunu AyakLArının ALtına aLsaydın .BikezCik Bana İnansaydın.
Ben Aşkta Gururu BiLmezdim Sen Severdin Sen Bana Kıyamazdın .
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun..
Bana Canım Demeni öZLedim.. Bana Senin İçin öLürüm Demeni Özledim.
Bana Varya Kızarken O BakışLArını öZLedim ..
Bana O NinniLer Anlatmanı Bana Ninni Smylemeni Özledim...
Zoruma Gidiyor Sen BiliyorMusun..
Hatırlıyormusun Bigün Bana Ne Demiştin..
DünyaLArı Yıkarım Senin iÇin .Senin İçin DağLArı Delerim. Sen iSte Annemi Babamı Saymaz Yine Gelirim Demiştin..Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun....
Sen GeLemedinya Sen Benim OLamadınya..
Sen Canını Canana Veremedinya.Zoruma Gidiyor. Deniz Gözlüm.Sen Benim oLamadınya..
Bak Zaman Ne Çabuk Geçiyor Ne Sen varsın Ne Ben.. Zaman Varya ÖyLe Bir GeÇiyorki.
Zoruma Gidiyor Sen Biliyormsun..
Seni uNutamadığım. Sen Allahadamı İnanmıyorsun..
Ne Zoruma Gidiyor Biliyormsun..
Seni Cok öZLedim. Seni Seviyorum Diyemedimya Yanıyorum..








En büyük ihanetindi gözlerime baka baka sevgiden söz etmen .....
yaktığın ateşi söndürmek için cesaret gerekir....

Sessizce çekip gitmek miydi , arkanı dönüvermek miydi cesaret!!!.....

Ardında bıraktığın gözyaşlarının yolunu yıkayacağını mı sanıyordun? O gözyaşları sadece benim ruhumu yıkadı.... Kalbime karşı mahcubum artık....

Doğru olan hep sen , yanlış olan da ben miydim..? Sen beni yıkıp geçtin ama ben sensiz geçen günlerimi senli anılarımla doldurmayı ve senin hak etmediğin sevgime sahip çıkmayı başardım..Biliyorum sende benden yana
zerre kadar anı yok, olmasını da istemem zaten!!! seni öyle bir gömdüm ki o enkazın altına artık hiç çıkarmayacağım....bencil duygularının esiri olamayacak kadar uzaklaştırdın beni kendinden ve kendimden... ben ne kadar yoksam sende o kadar yoksun artık...

Bir tek seni düşünerek yaşama alışkanlığımdan kurtulamadım.

Hak etmediğin kalbim hala senin için ağlayabilecek kadar kırık sana ...

Ben ne kadar yanında olmak ne kadar destek olmak istesem de , senin hep
kaçışlarının nedenini şimdi daha iyi anlıyorum...kendine bile itiraf edemedin değil mi ?

Benden kaçarken nereye gittiğini biliyor olsam da , gittiğin o yerin seni çoktan tükettiğini bir tek sen anlamadın ve sonunda beni de tükettin...

Hani hep söylerdin ya '' toparlanacağız birlikte , ayağa da kalkacağız''

Ne oldu peki ? toparlanabildik mi ? yoksa iyice dağıldık mı ?....

Sen bütün sevgime , bütün tutkuma ve bendeki büsbütün sana rağmen bir fırtına gibi estin hayatımda ... sen esip geçtin gittin ama ( sadece sendin giden ...............) O fırtınada kopan yanlarımı , savrulan yanlarımı hiç görmedin göremezdin.... görmek de ayrı bir cesaret ister...

O fırtına sonrası enkazlar arasında öyle bir parça buldum ki büsbütün sen baştanbaşa bendeki seni yaşatacak kadar sen...

Hiç aklına gelmezdi senden kalan yanlarımı yeniden toplayıp küçücük bir dünya kuracağım ve bu küçücük dünyama kockocaman bir sevgi sığdıracağım.... o küçücük anıya sığdırdığım mutluluğu sen hiçbir zaman
görmeyeceksin....senin bencil duygularına feda edemeyecek kadar çok seviyorum senden kalanları...

Şimdi sakın arkana bakma ... ben ne yapıyorum nasıl yaşıyorum sakın sorma.... vicdanın senden yana olsun...

Git artık ...istediğin kadar uzaklara git ...sakın ama sakın bana yaklaşma!!!

Bir kez daha yaklaşırsan ! bu kez yakan değil yanan olursun... Söndürmeye cesaret edemediğin o ateş bu kez seni yakar .... Arkamı gönüp gitmem senin gibi.. ama sende de olmam ... sadece uzaktan, içim yanarak da olsa uzaktan bakar kalırım öylece ....

Biliyormusun ; seni ne çok sevdim , ne çok inandım , ne çok güvendim.... ve sen benim güvendiğim , sevdiğim , kendimi kendinde hissetiğim en son insan oldun......Artık ben kendimden başkasını sevmiyorum.. kendimden başkasına inanmıyorum.. kendimden başkasına güvenmiyorum....anladımki benden başka herkes bana yalan söylüyor...

Tıpkı ; senin gözlerimin içine baka baka sevgi sözleri sarf ettiğin gibi......Tek cesaretin bu koca yalan mıydı????

Senden arta kalan bir gerçek daha var ki;

yanıma yaklaşmaman gerçeği...

Çünkü ben seni Hala ÇOK SEVİYORUM....uzak dur sevgim yakmasın seni.....

sevgi ışığımı aldım yolundan dilediğin gibi yürü artık... ister karanlıkta ister loş ışıkta..













Bu nasıl bir gidiş böyle!
Hastalık bulaşmış bir köyü terk eder gibi...
Suya sabuna karışmadan akıp gider gibi...
Suç işlemişcesine vatanından kaçar gibi...
Bu nasıl bir gidiş böyle!
İmge toplamak için mi istila ettin yüreğimi!
Batırdın bayrağını göğsüme...
İsteseydin... Sana el değmemiş ilhamlar verirdim...
Gerek yoktu uygarlığımı ateşe vermene!
Şimdi... Küllerinde duman tüten...
Ve içinde ekmek pişen ker*** fırınların yıkıldığı...
Harabe bir bedende soluk alıyor sevdan...
Bu muydu istediğin!
Yakışmadı!!!
Yakışmadı bu galibiyet erliğine../..Sırıttı...
Can özüm../..Yaşlı kurdum../..Serserim...
Bir zamanlar hasretle bekleyenim...
Söylesene...
Bu nasıl bir gidiş böyle!
Cinayet mahalinden uzaklaşır gibi...
Kan davalını görüp saklanır gibi...
Bir evi soymuşcasına pencereden atlar gibi...
Bu nasıl bir gidiş böyle!!!

09 Nisan, 2008

Gelme! Kapılar Kapalı"


Herşeyin ikincisi yenilgidir...
Her dönüş,
İspatıdır biraz da kaybetmişliğin...
Mağluptur ileriye bakamayan.
Bakamaz bir türlü,
Pişmanlığından...
Onu tutar, geride bıraktığı her ne ise...
Daha da bağlanır ardında kalana!
Terk edilen çabuk büyür
Hüzün, kalana düşse de,
Pişmanlık, hep gidenin payına...
Ayrılık zor zanaat.
Kimse yüzde yüz gidemez....
Giden dönüyorsa sevdiğinden değil,
Kaybettiğindendir...
Ve aradığını bulamadığından...
Dönene kapıyı açmayın,
Sevseydi o, gitmezdi hiçbir zaman...
Ve sen!
Gelme...
Bu kapı hiç açılmayacak sana...
Eski rüzgarların sözü geçmez,
Terk ettikleri dağlarda...
Geceye umutlu şiirler gerek...
Gemiye yeni fırtına,
Her eylüle başka yağmur,
Kalana taze baharlar lazım.....
Ve gidene biraz yürek!
Kaçanlar pişman şimdi,
Kalanlar sevmeye devam edecek...
yoook artik eyvallahim yürekten vuranlara



Simdi yarali yüregimden tükenmisligin ayazindan benligimin yüreginden cikacak su son sözleri Iyi Dinle...

Gözyaslarim yanaklarimla sevisirken omuzlari basimin altinda olan insan...


Bana baktigin gibi kimlere bakmissin!
Ellerimi tuttugunda ellerinin niye okadar itici oldugunu simdi cok daha iyi anliyorum !!!!!

Ellerimi tutan o ellerde ...baska tenin kokusu izi varmis ...
Güzelim sen hala anlamadiysan....
Ve hala istiyorsann !
Ben yokum ki artik
biz olamayiz bundan gayri !

Tut istedigin eli ...
Koy basini aglayan herkezin omzuna
Bak simdi bana baktigin gibi ele !!!

Ne Kanimda
Ne Canimda
Ne de Umurumda degilsin !!!!

Yikilirdim belki yikan sen olmasaydin

Aglardim ugruna ...gözbebeklerimden akitacagim bir damla gözyasimdan degerli olsaydin !

Simdi cek git yoluna ...
Yalan asklara...
Yooook artik ''eyvallahim'' yürekten vuranlara !!!!
Avuçlarımda uçurum kokusu,
Kendimden düşüyorum.

Bir masala uzanıyor sevmelerim,
Aşktan çaldıklarım dikiliyor karşıma,
Kaçak şehirlerin adressiz yüreği oluyorum.

Hadi gir cümlelerime,
Ayaklandır tüm kelimelerimi,
Seni taşıyan kambur harflerin alnından vur.
Gecenin tüm karanlığını devir üzerime,
Şah damarlarımın sıcaklığını kes,
Buz tutsun bedenim.

Gözlerinin kaldırımlarından düşür beni,
Yağmala yüreğimdeki tüm sevmeleri,
Kalp atışlarıma ihanetini düşür,
Dudak titreyişlerime aldanışlarımın kelimelerini sığdır.

Bana şiirler yazdıran kadın
Hadi alkışla kendini,
Yalan karıştı gerçeğe,
Aldanışlarıma sığdır yarım kalmış tüm yalanlarını.
Gözlerime göm aldatışları,
Hadi adını sen koy sol yanımdan aldığım darbenin.

Uğruna ölmeyi göze aldığım uçurum çiçeği,
Şimdi senden düşüyorum,
İçimi acıtan ayazlardan bile keskinsin.

Boğuluyor şarkımız yutkunuşlarımda,
Dilim dikenli bir tel,
Tüm duvarlarımın çığlıkları devriliyor üzerime,.
Söyle bana hangi acıya başkaldırmam gerek? .


Elimde yarım kalmış bir şiir.
Senli zamana asıyorum yüreğimi
Çığlıklarımdan vuruluyor benliğim.
Hadi tüm yalanlarınla alkışla beni
Boğ yalanlarınla tüm masumiyetimi.

Sen Kötürüm bir zamanın yaşananları ; kirli bir dünyanın çıkarısın artık.



Oysa benim sana olan sevdam.
Bir cami avlusunda bırakılmış çocuk gözlerindeki masumiyetti,
Yükselen ezan sesi kadar berraktı sana,
En masum hallerimin gölgesinde yaşıyordum seni.
Kimseye anlatmadan, aldatmadan!

Ve şimdi çocuk kalbim yarasa sürüsü tarafından katlediliyor,
Geceyi kanatıyor bakışlarım,
Pimini çektiğin yüreğim kan kaybında.
Tüm siyahlar artık benim.
Rengi yok yaşanmışlıkların,
Hak ettim!
Sevdim...
Haykırışlar yetmese de kırılışlarıma,
Sorgusunu bitiremeden sen düşüncelerinin alnından vuruyorum.
Yoksun, yokum, yokuz.
Bitti.
Gidenler hep bekle beni derler ve kalanlar hep bekleyeceğine yemin ederler"

Her giden ardında bir bekleyen bırakır. Bazen ister bekle beni der, bazen de bekleme hayatına devam et der. Bu bekleme demenin ardında bir beklenme isteği vardır hep...

Ve her kalan yüreğindeki acısıyla bekleyeceğim der. Dönmeyeceğini bile bile, gelmeyeceğini bile bile, sevmeyeceğini bile bile. Ve bekler...

Yanı başımızdayken fark etmediğimiz bir çok ayrıntı takılır hafızalara. Oysa ne güzelmiş yaşanılanlar dersiniz. Meğer ne çok sevmişim dersiniz. Ve belki de hiç sevilmediğinizi fark edersiniz. En acısı da budur ya zaten. Sevilmeden sevdiğinizi fark ettiğinizde beyninizi yer binlerce soru. Başlarsınız cevabı besbelli olan sorulara kendinizce cevap aramaya.

Ve sorgulama zamanı gelir kendinizce.. Oysa unutursunuz bir şeyi. "Aşk Sorgulanmadan Yaşanmalıdır."

Baktığınız her yer "onda" biter. Gördüğünüz her şey de "onu" ararsınız. Aynadaki görüntünüzde bir yansıma, sokaktaki köşe başında bir kucaklaşmadır "o". Yağan yağmurdur, denizdeki yakamozdur "o", gecelerin ayı, gündüzlerin güneşidir "o"...

Ve son cümleler dökülür artık dilinizden. "O" Mutlu Olsun Yeter. Diyebileceğiniz bir şey kalmamıştır çünkü. Tıpkı yüreğinizi sizden aldığı gibi giderken cümlelerinizi de götürmüştür yanında.

Sessizlik kalır geriye biten bir sevgiden. Ve Ayrılık Urganı kalır boynunuzda "yağlı bir ilmek gibi". Sanki biri ha çekti ha çekecek. Durdu sanırsınız dünyayı ha battı ha batacak. Ama ne dünya durur nede o ilmek çekilir. Hayat devam ediyordur ve bu çarkın içinde sizi de bilmediğiniz başka diyarlara sürüklüyordur.

Bitecek sanırsınız acınızı bitmez. Sadece bir yerlere saklanır yüreğinizde.Bir şarkıda, bir şiirin içli mısralarında ve belki de bir sözde kanamaya hazır bir yaradır o artık.

"Sessizliğin İçinde Bir Çığlık, Karanlığın İçinde Bir Işık, Yürekte Kapanmaz Bir Yaradır Artık O"

Çünkü Ben Hiç Başka Yüreklere Konmadım

Nefesim kesildi, düğümlendi kelimeler...
Yavaş yavaş sindirince olayı anladım, Aldatılmışım!!!
Bir an hiç farkında olmadan bir damla yaş süzüldü gözlerimden. Kalbim çoktan anlamıştı da beynim fark edememişti olanı. Tüm yaşananlar bir film gibi geçti... Peki ben neden hiç göremedim bu üçüncü kişiyi???
Duygular biriktikçe yaşanan acılar daha da acıtırmış insanın kalbini. Şimdi hatırladığım tüm mutlulukların sonunda bir hüzün var tıpkı acı anlarım gibi. Oysa neydi değişen? Ben aynı ben, karşımdaki aynı yüz...
Galiba bana bakan gözleri benim değildi artık!!!
İnsanlar ne yaşarlarsa yaşasınlar hiçbir önemi yokmuş; Anladım!!!
Bir hatayla tüm doğrular silinirmiş; Öğrendim!!!
Hiçbir zaman hiç kimseye güvenilmezmiş; Farkına vardım!!!
Eee... Bunları öğrendim de ne geçti elime? Sadece bir ömür içimde taşıyacağım bir hüzün ve kırgınlık kaldı bana o kadar! Her acı geçermiş (öyle bilirdim) ama bu acı hiç geçmeyecek Yemin Ederim!!!
Bir kapı var orada daracık. İçinden geçsen geçemezsin, karşısında dursan dayanamazsın, öteki tarafa geçsen yapamazsın. Şimdi ben de öyleyim işte. Affettim desem bedenim geçse yüreğim geçer mi o kapıdan??? Karşısında dursam dayanabilir miyim o gözlere??? Hadi geçtim diyelim rahat bırakır mı içini kemiren o ahlaksız duygu???
Yok...
Çıkış Yok!!!
Anladım... Ben şimdi geçtim o kapıdan!!! Geçtim de sanırım bir kalbim kaldı dışarıda. Bağırıyor, kızıyor bana!!! "Kendine acımıyorsan bana acı" diyor! "Kanıyorum!" diyor! Bir yandan da okşanmak hoşuna gidiyor; ama başka kalpleri de öyle okşadığını düşündükçe yine başlıyor kanamaya, bağırmaya...
Bazen de kızıyorum kendime "Madem ki geçtin bu kapıdan, göze aldın ölmeyi, niye bu şikayet?" diyorum!!! "Madem ki şikayet edeceksin bırak, acı çektirme kendine uzaktan sev!" diyorum; olmuyor! Onsuz bir an bile nefes alamıyorum!!! "Ama o sensiz nefes aldı ya, o seni hiç düşündü mü?" diyor kalbim. Ağlamaya başlıyorum... "Aaaa. Çok uzattın ama affettim işte sus!!!!!" Eğer son bir şans vermeseydim ne olurdu? O zaman daha mı mutlu olurdum acaba, bilmiyorurm.
Öyle ya da böyle Çoook Seviyorum!!! Üzüntüm aldatılmak değil, verdiğinin karşılığını almamak!!! Önemlisi de onu bir başkasıyla paylaşmak!!!
Ona aşığım hem de deliler gibi! Evet bazen geri çekilmek istiyorum bu aşktan, alıp başımı gitmek, onu da kendi yalnızlığıyla bırakmak istiyorum!!! Olmuyor, yapamıyorum, ölececeğimi hissediyorum!!! Her şey tamam da Keşke olmasaydı, Keşke herkesin sandığı kadar gerçek, yalansız ve saf sevseydi beni!!! Keşke ona bu kadar bağlıyken bu kadar incitmeseydi beni!!! Belki o zaman şu an gem vurduğum çoğu duyguyu yaşatabilirdim ona...
Keşke bu kadar zaman bir benim kalbimi okşasaydı!!! Bir benim yüreğime konsaydı!!! "Keşke"lerle yaşanmaz ama keşke beni aldatmasaydı!!!
Çünkü ben hiç başka yüreklere konmadım!!!!!

03 Nisan, 2008

Duvarıma asılı boy boy afiş karanlığım, yatılı misafirim olmuş kırgınlığım ve sana bir bedel borcum varken uykuya geçilmiyor...

Süslü sevda sözcüklerinde değildi aşk, o üç harfin izdüşümüydü yüreğimizdeki. Çünkü büyük tufanlardan sonra herşey kendinden ibaret kalır. Bir meltem rüzgarına bile yenik düştün sen. Gözümde büyüttüğüm aşkın ardına seni öyle bir sakladım ki, sen kendini aşktan kudretli sandın.Ama aşktı asıl kudretli olan

Nasılsa her döndüğünde açılacaktı kapı.Aşkımın büyüklüğüne o kadar güvendin ki, asıl varlığını yani beni üzmekte hiç zorlanmadın. Her gidişinde dilenmedim, diledim. Hayalleri ve umudu böyle insafsız harcamamanı, beni acıtmamanı diledim. Sen boynumu büküp, anlamlı suskunluğumu acizlik sandın; oysa ben aşkımın yüceliğinden çıkarmıyordum sesimi...
Çok kez üzdün beni, hiçe saydın onurumu... İstersen artık dönme. Ardında bıraktığın saklı bir düş yok artık. Gözkapaklarına bir kez daha yenilmezlik bayrağını çek ve sakla yaralarını. Git ve bir daha dönme. Bırak bu sefer yarım kalalım ve hevesimiz kursağımızda ölelim. Daha fazla gururu ayaklar altına alma, bırak adın ne kadar temiz anılabilecekse o kadar temiz anayım.

Kaç bahar rüyam oldun, sensizlikte kaç volta attım, saymadım. Kolay bulunmayacak bir sevda sundum sana, bozuk para gibi harcadın. Sevdamı daha da eksiltmeden önce git ve bir daha dönme. Bir buselik hatırın kalsın acı kahvemde, bir bedel, bir terkediliş borcum olsun...

Üç beş hatıra işte, birkaç düş, aklına mıh gibi saplanmış bir isim ve bir telefon numarası. Sil hepsini, sil gitsin.

Sende git, bu yıkık hikaye bitsin. Senin için hiç zor olmadı, bu sefer benim için de zor değil. Ben gidiyorum, sende git ve istersen dönme...
Dağda mülteci, ovada ırgat, şehirde köle olurdum. Yeter ki beni benimce sevdiğini bilseydim...

Ben gidiyorum, sende git. Bir bedel, bir terkediliş borcum olsun. Yüreğimden yüreğine yok bile sitemim. Bence artık sende herkes gibisin...

Şimdi git!.. İstersen dönme artık !..
Yokluğunda uzun uzun yazmaya başladım.
Pencerenin önünde saatlerce oturup, gelip gidenlere daldığım zamanlar oluyor.
Gidişini unutamıyorum. İçimdeki boşluğun iliklerime geçişine seyirci olup, izliyorum.
Her şeyden, herkesten uzaklaşan kopuk bir ruha yataklık ediyorum.
Eskiden de severdim yalnız olmayı, ama şimdi, daha bir hoşuma gidiyor bir başına kalmak,
yaşamak. En iyi kendime ifade ediyorum kendimi. ..

Kendi filmimi yazıp, yönetiyorum. Tek kişilik bu oyunda sensizliği ve yalnızlığımı anlatıyorum.
Bir rüyanın içinde uyanır gibiyim. Gerçek hangisi, ben nerdeyim çözemiyorum.
Sen de yoksun...

İçimdeki boşluğun derinleştiği gündü gidişin. Gitme diyebilmeyi her şeyden çok istedim.
Ama, söyleyemedim. Küçük hayallerim vardı büyük umutlara gebe kalan.
Düzgün, koca adamdın sen, bense hiç büyümek istemeyen bir çocuk.

Aslında senin gidişinle değişti her şey… Yokluğunu kaldıramayacak kadar büyüdüğümü fark ettim.
Oysa büyük olmak can yakıcı duygulardı benim için.

Bundan iyice emin oldum. Kuşkusuz artık gelmeyeceksin biliyorum.
Kalabalık, en tenha köşelerde yakalıyor şimdilerde beni.
Sensizlik darbe üstüne darbe indirirken, gelişigüzel duygulara demir atıyorum.
Düşüncelerimi karıştırıyorum. Karışıyorum. Hep aynı duygular etrafımda dönüyor.
Alışkın bir eda içinde yere çivileniyor ayaklarım. Kaçmak istiyorum.
Kaçamıyorum...

Yalnızlık benden kalabalığa bulaşıyor. Kendimi bırakıp, duygularımı salıveriyorum sokağa.
Her yer gözlerim değdikçe grileşiyor. Sensizliğe tahammül gücüm gün ve gün zorluyor düşüncelerimi.
Çıkıp gittiğin anı düşlüyorum tam orta yerinde evimin.
Kapıya dokunamıyorum. Sadece sen varsın orada, bakamıyorum.
Gidişine ortaklık eden kapım yalnızca yokluğuna açılıyor...

Aramıza kapıdan başka her şey giriyor. Zaman giriyor, ayrılık, özlem bir de sensizlik.
Kalan son gücümü çıktığın kapıyı kapatmak için kullanıyorum.
Sessizliğin içinde buluyorum artık seni. Ruhumdaki tüm duyguları boşaltıyorum kapının arka yerine. Bıraktığın yerdeyim hala. Her gün gidişini yeniden izliyorum.
Üzerimde ince yorgunluğun, yüreğimde külçe ağırlığınla duruyorum....

Yokluğuna alışamadım. Ancak, bu şekilde yaşamaya çalışıyorum...
Bakma öyle sessiz umutsuz durduğuma
Sevdamın
adı umut aslında
Ben sadece düşünmekten çok yorgunum
Ayrılığa ve
sessizliğine sebep neden vermeyişini
Sevdamın hatırına bile elveda
demeden
gidişini
Düşünmekten biçareyim...
Aylar oldu ben hep aynı
sahneyi
seyrediyorum.
Yaşamadığım yaşamadığımız
O ayrılık sahnesini
Yaşatmadığın o onurlu ayrılık sahnesini
Nasıl güzel
başlamıştık oysa
Sorsalar cesaretin en büyüğü vardı bizde
Ama
başaramadık
Başlangıcı gibi onurla sonlandıramadık
Ben ayrılık
kelimesini duymaktan çekinen
Sense ayrılığı söylemeye cesaret edemeyen
Sonunu bildiğimiz bir yolu beraber yürüme çabamızdı bu aşk
Oysa elimi
tut demiştin
Bırakmayacağına o kadar emindin ki
Seninle beraber
unuttum
sildim o yolun sonunu
Belki aydınlığa çıkar dedim
Belkisi
bile yoktu
emindim...
Şimdi yanıldık demek ne zor
Ağrına gidiyor
insanın
Sen
benimleyken de habersiz kaldın sevgimden
Paylaşamadık
paylaşmak adına ne
varda sonuna kadar.
Çaba sarf etmedik belki de...
Ya sen suçlusun ya ben
ne fark eder
İmkânsızlıkların karnından
sancıyla doğan o tertemiz o masum
aşk
Bitti işte
Bu kadar ucuzmuş
demek
Bu kadar anlamsızmış senin
için
Bilirsin ölüm kadar acıdır
ayrılık
Ama ben ayrılığında aramadım hiç
seni
Keşkeler dolanmadı
dilimde
Parfüm kokularında kokunu aşındırmadım
hiç
Kalabalık bir
caddede sana benziyor diye kimsenin ardından koşmadım
Ağlamak kardeşi olmadı
sevdamın
İnanmazsın belki ama ayrılığına hiç
ağlamadım.
Oysa her
anımda zaten sen vardın
Şimdi soruyorum sana;
Ben böylesine dopdoluyken
senle
Söyle sen gittiğini mi sandın?
Sevdam bitmeden ayrılık girmez
Benim gönül kapımdan anlamadın
Yoksa sen gittiğini mi sandın???

Blog Arşivi