16 Ağustos, 2008

Dün Gece Bir Dost Evinde SeninLeydim Bütün Gece

Dün gece bir dost evinde seninleydim bütün gece
Bilirsin saatlerce konuşulur Nerdeyse sabah olur,
Güneş yüzünü gösterir de sen hala konuşursun

Neden bir türlü yola koyamadığımı anlayamadığım hayatıma baktım
Sonra gün ağardı ben sana senin okuyamayacağını bildiğim bir mektup yazdım
Oturdum,anılarımı, yıllarımı karşıma aldım, anladım ki asla bir daha
Yaşanmaz, ne senle ne başkasıyla
O anlar insanın hayatında bir kez yaşayacağı anlardı,
Ne tekrarı vardı ne geri dönüşü anladım
Ama gene de son bir kez bile olsa seninle konuşmak
istedim, sen beni anlayabilen tek insan, bu dünyayla
oynadığım oyunda tek oyun arkadaşım, en büyük dost,
ruhumun yarısı,huzuru ve aşkı öğreten sen,ihtiyac
duyduğum tek varlıksın ama ellerim boş döneceğim
biliyorum , cesaret edemiyorum ki tuşlara dokunmaya
Sen hayatını götürüyorsun bensiz, mutlu yada mutsuz,
ben neden hala ardından yağmurlar yağdırıyorum, sen
her şeyi unutabildiysen ben neden hatırlıyorum, sen
oyunu yarım bıraktın ben neden bitirmeye çalışıyorum
Bilmiyorum ki, bu içimdeki bilinmezlik beni şaşkın ediyor
Bir şeyleri gömmeli maziye, hayata dönmeliyim
Doğru yada yanlış bir karar almalıyım
Bir sonraki ne götürecek benden diye beklemek yerine
gelecek sevgiyi değerlendirmeliyim bana hissedilen
Sürekli benden beklemeyen, çaba gösteren, emek
harcayan, değer bilen kıymet veren birini kabul
etmeliyim hayatıma, hayallerime, umutlarıma
Yapabilir miyim sence?? Hiç yapamadım ki
Bilirim elleri senin gibi dokunmaz, gözleri senin gibi
bakmaz, teni senin gibi kokmaz, kolları senin gibi
sarmaz ama ne çare sen yoksun ki Ten teni özler
demiştim sana gülmüştün, oysa özlediğini ben biliyorum
Olmayacağız bu dünyada bir daha, anılar saklandı
çıkmazlar gerçekle savaşamazlar
Sevda gizlendi karanlıklar içinde Pembe güller soldu
artık, son kökleri sen söktün attın topraktan ellerinle
Anlamadın sana ne kadar ihtiyacım olduğunu
bu hayat karmaşasında, savaş istedim benle savaşmadın,
savun istedim sevdamızı, o kocaman yüreğin dağları
devirsin istedim, olmadı Belki ben zor olanı
istedim, belki sen her şeyi kolay istedin
Çok gözyaşı döktüm, akan her yaşta bizi sildi yeryüzünden bilirim
Artık çok geç, artık çok geç kaldık can
Biliyorum, bu canımı acıtsa da biliyorum, yarınlarda biz yokuz
Ne umutlar söndü arkamızda, ne acılar yaşandı , ne
hüzünler gölgeledi yüreği, ne yaşlar döküldü
gözlerden, ne geceler sabahı gördü, ne yıldızlar
parladı ayrı şehirlerde aynı gökte, biz beraber
bakamadık onlara, tutamadık umutları, söndüremedik
acıların ateşlerini, güneş açtıramadık hüzünlere,
yaşları dindiremedik gözlerde
Tutmadın elimi can, söz vermiştin, bana verdiğin en
büyük sözdü , hep elimden tutacağına söz verdin, oysa
ilk yaptığın gönül gözünü kapamak oldu bana hiç
kapanmayacağına söz verdiğin
Gittin deme bana, sen gönderdin,tutamadın beni
Kal deseydin kalırdım oysa, anlamadın
Sevdin mi can, sevmişmiydin, yoksa sadece
Bu soruyu soramam sana, sormayıda yüreğim kaldırmaz,
küçüğüm demiştim sana, küçüğümsün demiştin
Oysa sen beni atıyorsun böyle başkalarının ellerine,
hiç düşünmeden, gözünü kırpmadan
Aslında biliyorum ne sorgulamak ne suçlamak için çok geç artık
Denedik başaramadık, acılar, hüzünler, ve anılar yadigar bize şimdi
Bize mi bana mı sadece onu bile bilmiyorum artık
İnanamadığım, inanmayı bir kez bile düşünmediğim
Her şeye inandırdın beni, tüm yollarımı kestin sana gelen
Son umudumu da yıktın, son elimi uzatışımı farketmedin,
Bu muydu yanımda oluşun, bu muydu sözün
bana verdiğin, bunu bile tutmak zor geldi
Gücüm kalmadı hayatla ve seninle boğuşmaya,
sensizlikle baş başa yaşamayı ögreniyorum
Biliyorum ki artık ayağa dikilme vakti doğan yeni güneşte

Simdi artık sensizlikte düşünme vakti
Simdi artık sensizlik de karar vakti
Simdi artık sensizlik de düzen kurma vakti


Düşler kuruyorum gözlerimin en derinlerinden, sana koşuyorum nerede olduğunu kimlerle olduğunu düşünmeden. Aşka güvenip sonları düşünmeden başlıyorum yine bir acıya.. Özlemlerim alev olup yakıyor hayalini. Dört duvar içerisinde şarkımızı dinliyorum sessizce. Güneş doğuyor ben senin gecelerinde kayboluyorum.

Ahh bir anlayabilseydin kalbimi. Bir dinleseydin aşkımın melodisini, Gerçeklerim konuşurken dinleseydin son cümlelerimi. Ayrılık yaklaşmaya durmuş saatlerin peşinden koşan halsiz yorgun ben! Durdurmak istiyorum ayrılıkların saatini. Bırak herşey böyle kalsın, Dünya dönmeye devam ederken biz buna alışmaya çalışalım.

Mutluluk yakındadır aslında.
Eğer sende onun yakınlarındaysan..

Yalnız bırakma beni ! Gözlerimde kalan son damlayıda sen düşürme yanaklarımdan aşağıya. Hüzünler gündüzlerimize bulaşmasın. Gidemezsin beni sensizliğe mahküm edip, Gitmemelisin.. Yoksa dayanamam ben buna.


Hayalinle yaşayarak gidiyor işte koca bir ömür, Yaşamak değildi marifet sensiz yaşamaya çalışmak içimi saran gözyaşım. Odam karanlık ışıkları yakmaya yok cesaretim, hemen karşımda bir ayna. Görmek istemiyorum sensizlik sarmış bu yüzü. Heryer karanlık olmuş, geceler gündüzleri arar olmuş. Sen olmadan olmuyor.. olmuyor işte anlamasanda.

Topladım içimde kırılan parçalarımı, attım denizin en kuytusuna. Seni aradığım yollarda kaybolmuştu bütün sevinçlerim. Artık arasamda bulamam ne seni! nede sevinçlerimi!

Biliyorum..

Gitmiştin sen, dönüp arkana bile bakmadan.

Gidişlerle mutlu olmuş, dönüşlere lanetler okuyarak GİTMİŞTİN...







Ben Kabul Ettim-Sen GİTTİN!!

Sen Gittin..! Çok AceLen oLmaLı ki Ansızın Gittin..

Hazırlıksız yakalandım bu gidisine , kusura bakma bu yüzden sana hoşçakal diyemedim..
Aslında hiçbir şey diyemedim, gözlerimi çok sevdiğim saçlarına diktim. gözlerinden kaçtım;
bana "ben gidiyorum"u anlatmasınlar diye..

Sadece sesin kulaklarıma gidisinin resmini çizdi..Ben sessiz kaldım. Yağmur yağmadan gök gürlerdi , "birazdan yağacağım ey insanlık" diye bizi uyarırdı belki.. Sen gürlemedin, haber vermedin gideceğini..

Geldin , gidiyorum dedin gittin..! Dur desem de gidecektin..Sustum, dur demedim.. Diyemedim aslında ve sen gittin..! Evet git..!

Git ki ben uyanayım aylarca suren uykumdan. Uyandığımda bir rüya gördüm diyebileyim ve gördüğüm bu rüyanın sonunu hiç hatırlamayayım..

Saçlarının dakikalarca parmaklarımın arasındaki dans edişleri aklıma gelsin..Yada ne bileyim uyandığında gözlerinin "biraz daha uyku" diye yalvarışlarını hatırlayayım.. Dişlerimin omuzlarındaki izini , dudaklarının parmaklarımla buluştuğunda bana verdiği hissi hatırlayayım..

"Vazgeçemiyorum" diyişlerin olmasın rüyanın hatırladığım kısımları arasında.. ki vazgeçebileceğine hazırlayayım kendimi.. Sonra, bir anda kaybolup gittiğini ekleyeyim rüyamın son kısmına..

Kaybolduğunu ve seni aylarca aramama rağmen bulamayışımı kabulleneyeyim..

ben kabul ettim-sen gittin..YOLUN AÇIK OLA!!






Sonu gelmez bir rüya, tükenmez sandigim bir sevdaydin
Sen beni en cok yaniltandin.
Güvenimdin, beni aldattin
Sevkatimdin, baskalarinin yalan sevdalarina kandin!
Kiyamadigimdin, kendi ellerinle beni atese attin...
Oysa hic bitmez, tükenmez sanmistim
Allayip pullayip yüregimin derinlerine saklamistim
Ilkimdin, sonum oldun...
Zamandin, zamani tutamadim...
Sirrimdin, ellerin diline söz oldun
Sözümdün, sen kendi sözünü bile tutamadin ki, benim sözüm olasin.
Cok sevmenin kurbani ettin beni, yaniltin, sasirttin beni...
Ilk hayal kirikligim degildin, ama son umudum oldun.
Sevdiremem kendimi belki zorla, bu aski hala sende yasatamam
Ama senide bende yasatamam artik...
Kiyamadigim... artik sana kiymak zorundayim...
Neden diye sorma sakin! Sen kendi sonunu kendi ellerinle hazirladin.
Kendime bile inanamiyorum, ama bunu yapabiliyorum bak...
Sen ellerimi tutmadan da ayakta durabiliyorum...
güle güle kiyamadigim.... güle güle



Sana yazacak ne kaldı ki
İçimde adın kalmış
Gözlerimde hayalin
Gitmişsin ve unutmuş
Gidende unutanda hep sen olmuşsun
Şimdi ben hiçkimseyken
Ve hep böyleyken severken,özlerken
Ve gün gelip unuturken
Çıkıp gel istersen
Ben artık senin için bile değişmem
Sevdiğim diyemem yalan olur
Adını söyleyemem,yüzüne gülemem
İçimde bir yerler harap olur
Şimdi sırılsıklam yollarda
Kurumuş bir yürekle yürüyorum
Herşey güzelde seni özlemesemde
Ara sıra yine sevmeyi özlüyorum
Yandı işte birkere bu yürek
Öğrenemedi bir türlü sönmek ne demek
Islandımı bu kiprikler bir kere
Hatırlamıyor gülmek ne demek
Kimse öğretmiyor sevmeyi kimseye
Kendimce çabalıyorum işte sevmeye
Sevilmek nedir bilmesemde;
Yalanı öğrendim bile
Unuttuğum birşeyler var biryerlerde
Sana emanet ettiğim bir yürek
Var o şehirde!
Sen hiç farketmesende
Kanayan birşeyler var ellerinde
Avuçlarında tuttuğun;
Can çekişen ateş parçası
Hiç umursamadığın birinin armağanı
O söndüğü an bitti bu kalp çarpması
Biliyorum yaşamak değildir aşkın anlamı
Ben seni yaşatmaya çalışıyorum
Oysa sen hiç yazılmamış
Bir masalın kahramanı...



Biliyor musun, hiçbir zaman çözmeye çalışmamıştım seni.
Konuşmalarının arasına sıkıştırdığın cümleleri aldım sadece senden.
Her görüşmemizde “benden yana hiçbir zaman kuşkun ve korkun olmasın” diye başlayan cümlelerini aldım.
Korkuyorum derdim ama sen sürekli sana inanmamı ve güvenmemi isterdin
ve biz oturup saatlerce konuşurduk özlemlerimiz üzerine.
Oturup saatlerce konuşur ve gülerdik.
Gülerken yüreğim kayardı sana doğru ama sende beni yalnız bırakmaz,
bana yüreğini açar, bu küçük sevgi oyunlarına benimle beraber katılırdın.
Ve bu sevda sözlerin beni öyle çok etkilerdi ki,
her telefonu kapatışımızda sana doyamadan sesinden uzaklaşırdım.
Sen görmezdin, ben yanardım.
Sen görmezdin, ben hep yanardım.

Her konuşmamızın bitişinde, ben yüzünü çizmeye çalışır, kilometreler ötesine taşırdım.
Belki de sen başından beri biliyordun sevgili, kısa bir zaman sonra çekip gideceğini.
Benden sana inanmamı istiyordun ama biliyordun.
Herkes biliyordu..
arkadaşlar, dostlar, hayallerim, umutlarım..
Bir ben bilmiyordum.
Dile kolaydı, insanlara kolaydı, sana kolaydı, bir bana kolay değildi sevgili.
Ben senin, bütün bunları bilen ama unutan satırlarından geldim.
Beni her gün biraz daha geleceğimize hazırlayan ama o gelecekten sinsice uzaklaşan satırlarından.
Böylesi bir bitiş yakışmamıştı bize ve sana..
İşte bu yüzden ben senin, bu bitişe yakışmayan veda satırlarından geldim sevgili.
Artık o kadar çok yoksun ki, ben de ne kadar var olduğunu karıştırıyorum bazen.
Yokluğun varlığını geçti.
Benim varlığım ise tarihi eskimiş mektuplarda kaldı nedense.
Basit birer mektup değildi onlar.
Sakın öyle düşünme.
Senin gördüklerinden de fazla, benim gördüğüm....







Yitik umutlarını kuşak bellemişsin kendine ve her gün hiç üşenmeden takıyorsun onu beline. Kalbim ağzımda yaşadım yıllarca, ne ise hissettiği gurur yapmadan söyledim, ne ise doğru bildiği hep onun izinden gittim. Pişman olmadım soktuğu hiçbir yoldan, çaresiz hissetmedim kendimi girdiği çıkmazlardan. Yıllar sonra; başım dik, yüreğimle birlik söylüyorum ki, ömrümün değdiği en yanlış insandın sen…

Kalbimin bağladığı kabuklar öyle derindi ki, hiçbir ninni acısını uyutamaz zannettim, her sunulan ilacı reddettim. Zaman tuttu ellerimden bir öğle vakti. Seni, bıraktığın o acı izleri sildi de gitti…

Nefesimi sesinden de, cisminden de, uzak tutuyorum artık. Gelme! Yollarımın üzerinde çiçekler yeşermişken, çokta mutluyken üstelik ellerinle koparmana izin vermeyecek kadar emek harcadım bu güzelliklere. Gelme! Hangi yalanda oyalandıysan bunca sene, git onun koynuna yalanlar söyle, git onun şarkılarında, yazdıklarında mana ara kendine. Kelimelerim onlara değer vermeyenlerden çok uzaklar kalbim ise görünmeyen bir umman artık…

Suskunluk yerinde kullanıldığında çok şey fark ettirir insana. Ağır maskeleri her sabah takarken suratına bir kez olsun yüzleş aynalarla, bir kez olsun farkına var kırdıklarının toparlanamayacağını. Terk ettiğin şehirler seni beklemezler, içinde yaşanacak insanları seçerler. Benim köhne şehirlerimin kapısı sana bir daha açılmamak üzere .kAPANDI.....

Ne adın değsin adıma, ne de bir kelimen aklıma. Ne seni isterim bundan sonra hayatımda, ne de senden en ufak bir ayrıntı sayfalarımda…

Git; uğurlar ola….!!!!!!!!







Yine o kıytırk saatteyim...
Ne ileride ne geride,
Tam ortasında...
Günün gitmeye çevirdiği
Ağlamaklı yüzüne bakarken,
Gecenin hüzünlü ayak seslerini
Duymaktayım...
En zayıf andayım...
Tutunamadığım günde sürüklenip,
Gecenin koynuna akmaktayım...

Yorma beni
Gün vurma
Durma...
Git hadi !!!
Döküntülerim sırtında
Götür beni geceye
Kavuşsun suskunluğumuz....

N.A




Ve sen gelmiştin. İlk defa birisi düşlerime ortak olmuştu. Küçük bir bebeğin
kalbi gibi hızlı hızlı atıyordu kalbim. Her atışında sen vardın, ismini her
andığımda yüzümde bir tebessüm beliriyordu. Yarınlarımdan endişe
duymuyordum, korkmuyordum artık. Çünkü bu günümde sen vardın yarınımdan emin
olmadığım için seninle sadece bugünü yaşıyordum.
Aşk ansızın girmişti hayatıma ve her şey öyle değişmişti ki şaşırdım tüm bu
olanlara. İçimdeki tüm karamsarlıkları alıp o hiç kimsenin başaramadığı umut
tohumlarını ekmiştin yüreğime. Hoş geldin sevgilim hoş geldin. Aşka dair ne
varsa yaşanması gereken hepsini yaşatıyordun bana. Senden başka herkes öyle
yabancılaşıyordu ki bende her yerde, her şeyde sen oluyordun.
Umut tohumları büyüyordu yüreğimde. Günler ise akıp gidiyordu. Tüm yaşanalar
hayel gibiydi öyle çok seviyordum ki seni korkuyordum bu sevdadan. Yavaş
yavaş yayılıyordu düşüncelerime korkular. Ve tüm korkulara, endişelere
teslim olmuştu aklım. Söylediğin her kelime yüreğimde binlerce kez
yankılanıyor ve ardından bugüne kadar hiç yaşamadığım o tarifsiz acıyı
yaşatıyordu. Nasıl bir acıydı ki bu tüm bedenimde hissediyordum. Canım
öylesine yanıyor yine de bir damla yaş akmıyordu gözlerimden. Aşk alıp
başını gitmişti. Gözlerim açıldı gördüm tüm gerçekleri. Meğer sen hiç
gelmemişsin bana. Hiç olmamışım gözlerinde, yüreğinde, hayatında. Öylesine
birisiymişim hayatında, bir veda bile etmeden çekip gittin.
Ve sen gitmiştin. Ardında canlı bir enkaz bırakarak. Attığın umut tohumları
yeşermekteyken soldular. Bugünler yarınım oldu. Yine karamsar yine umutsuz.
İşte o korktuğum yarınlarımdayım şimdi sensiz. Tüm umutlarımı dönüşüne
bağladım, olurda pişman olup dönersin diye. Gidişinin üzerinden yıllar
geçti ama acılarım hala ilk günkü gibi canımı acıtıyor. Her şey bitmedi daha
yüreğimde, söküp atamadım hayatımdan gözlerini. Kalbimin kapılarını çaldılar
girmek için. Öyle bir çarpıp çıkmıştın ki kalbimden kapılar ebediyen
kilitlenmişti. Kimseler açamadı bu gönül sarayımın kapılarını, kimseler
alamadı yerini. Öyle çok sevmişim ki seni tüm yaptıklarına rağmen sevdiğimi
söylüyorum tüm dünyaya. Evet seni seviyorum değerini bilmesen de bu koca
sevdanın yine seni seviyorum.
Her an sevdim seni, bir saniyeyi bile sensiz geçirmedim. Öyle bir yaraydın
ki yüreğimde her gün kanadın, her gün canımı yaktın ama ben yine de
vazgeçmedim senden, sevgimden, umutlarımdan.
Oysa şimdi kimselerin bilmediği saklı bir yarasın gönlümde.






SENİ KAYBETMEKTEN Mİ

Rüyanın en tatlı yerinde uyanmak gibiydi seni kaybetmek!
Tam düzlüğe çıkmışken; bir uçurumun kıyısında bitmesiydi yolumun...
Dalında, apansız solmasıydı sarı gülümün...
Kırk yıllık pınarımın, kurumasıydı ateşten...
Artık sen,
Yokluğuna methiyeler düzdüğümdün!
"Sen, mutlulukla kıydığım; ölüm ayırana kadarlık bir nikahtın.
Sıranın acıya geldiği, bir bedeldi yokluğun!

Sen, yazılarıma eni konu yerleşmiş; adı, cismi belirsiz bir sevda; mutlulukla sarmaş dolaş bir hüzündün!
Kalemimi tutuşturan; ölümü, hasreti cümlelerime taşıyan bir ateşti yokluğun!
Sen, hayatla yaptığım bütün savaşların ganimetiydin.
Namlusu yüzüme dönük bir silahtı yokluğun!


Sen, vazgeçmemin engeliydin; anlaşmaya hep uydum.
Ölümle hayat arasında gidip gidip geldiğim, Rus ruletiydi yokluğun!”

Gözlerim ağlarken,gülümseten hatıralardın sen!
Söylediğim türküler, okuduğum şiirler, en içli şarkılardın!
Oysa, uyarmıştım da seni, “sakın gitme!” demiştim:
“Gidersen, bütün şarkılar hicaz olur, bütün türküler ağıt!
Gidersen, dönülmez akşamın ufkunda kala kalırım yapayalnız!
Bir uçurumun kenarında, yüzüm gökyüzüne dönük, beklerim, beni sana getirecek rüzgarın esmesini…
Gidersen yazamam da ardından,
kelimelere sığdıramam sensizliği…"
Ansızın vuruyor acın,
Zamanıymış, değilmiş, hiç umursamadan...
ÖLüm,
Yollarını değiştiriyor yol arkadaşlarımın...
Keder yüklü bir kervan kalkıyor yüreğimden...
Her yitirdiğimle,
Bir vagonu eksiliyor yaşam trenimin...
Ve
Yaklaşıyor son istasyon...
Oysa,
Beni beklemeliydin.
Vasiyet eden bendim!
“Kanatlarını çırpmaktan yorgun düşerse mutluluk, sevda türküleri hasretten dem vurmaya başlarsa, öyle sağanak değil, ince ince yağarsa yağmur, başının üstüne çöreklenirse hüzünlü bulutlar, amber gibi kokarsa toprak, beni hatırla sevdiğim; bir yağmuru,
bir yüreğini çok sevdim.

...
Sadece gömüldüğüm gün gel, mezarımın başına, bir kaç dakika daha kal herkes çekildikten sonra…
Ben, yüreğine yuva yapmış bir kuştum, gitmeden önce, azat etmeyi unutma!”
Önce hanginiz diye sormadı ki Azrail!
“...yazı-tura attı sanki; sen kazandın, ben kaybettim!
Şimdi, öfkeden çıldırıyorum hasret nöbetlerinde; vuslat için çırpınıyor bir yanım…
Gel gör ki, celladım olamıyorum; dönemiyorum sözümden...
Ölemeyişim bu yüzden!”
Yaşamadım diyemem senden sonra; eğlenmedim, gülmedim... Hatta, kahkahalarımın çınlattığı oldu ortalığı; sesimi takip etti dostlarım; ben neredeysem, yanı başımda bittiler; yalnızlığı pek tatmadım.
...
Çocukları, yaşlıları eksik etmedim, hayatı seyrettiğim penceremin önünden; camının buğulanmasına, kirlenmesine izin vermedim. Beyazını da karasını da bağrıma bastım bulutların; aya, yıldızlara iltimas geçtim belki; ama, güneşi de selamladım. Bir mucizeye tanıklık eder gibi izledim yağmuru, karı; yetmedi, şemsiyesiz dolaştım altlarında... Denizsiz bir şehirde yaşıyor olmam, engel değildi; martıların çığlıklarını duymama; yelkenler süzdürdüm, varlığından emin olmadığım ufuklara; gözlerimi kapatıp taş sektirdim; kimsenin bilmediği kumsallarda... Türkülerimi eksik etmedim, başı dumanlı dağların karşısında; her fırsatta dinledim ormanın gümbürtüsünü; kışın direndiklerini, baharda gülümsediklerini gördüm ağaçların... Sonbaharda ölseler de, hayata döndüklerini fark ettim yaprakların...
Ben de döndüm!
Mükemmel değildim elbet, yaşadığımız hayat gibi; ara sıra ben de düştüm kederin tuzağına...
Heyhat! Düştüğü yerde yanar buldum ateşi...
Ve gülümsek her zaman kolay değildi.
Ve belki,
Bir türlü tükenmeyen bu sözcükler;
seni kaybetmektendi!





Hapsolmuş duygularım vardı sana dair.
Yok olmak üzereyken sıkıştırıp köşeye yakaladığım ve senden habersiz benliğime sakladığım…
Senden ve herkesten sakındığım…

Hapsolmuş sevmelerim vardı sana dair, yüreğimin en ücra köşesine bilinçsizce attığım.
Her gece bir boşluk bulup açığa çıkan ve bir şekilde yine yakalanıp esir olan düşlerim vardı beni yalnız bırakmayan…
Beni yalnız bırakamayan…

Senli sensiz düşler kurardım; gözümden akan bir damla yaşa tutsak olan ve yanağımda bütün gece yol alıp tenime esir düşerek kaybolan usulca..Usulca gömülen karanlığa, düşlerim vardı çaresiz kalışlar arasında sıkışıp yok olan…

Tutsaklıkları ömür boyu biçilmiş yokluklar(ım) vardı…
Yokluklarının arasına sıkıştırdığım sevdanın hapsettiği hüzün işlerdi her gece bir bir seni.
Sensizlik esir olurdu bana,ben yıldızlara atardım sebepsiz sensizliği…

Suçlu duygularım vardı benim…
En büyük suçları seninle dolu olmalarıydı…
Cezaları…
Cezaları,ömür boyu hatırlatmalarıydı,
Cezaları senli sensizlik yaşatmalarıydı bana…

Tutsaklıklarım vardı…
Tutsaklığım sanaydı…
Cezam..
Unutamamaktı…

Hapsolmuş duygularım bekçi kesilmişti başıma,
Senli sensizlikteki çırpınışlarımda balta kürek oyarlardı içimi…
Cezaları hüznü işlemekti benliğime…
Cezaları seni bende esir tutmaktı bir ömür…

Tutsaklığım sanaydı..
En büyük cezam…
Hapsolmuş duygularımdı…


Hapsolmuş duygularım vardı sana dair.
Yok olmak üzereyken sıkıştırıp köşeye yakaladığım ve senden habersiz benliğime sakladığım…
Senden ve herkesten sakındığım…


Not:Sana dair olan tutsak sevmelerim vardı…
Bir gece ansızın özgür kaldı ama; tutsaklığım noktalanmadı.
Dilim özgürlüğe adım attı ama; sevdan içimde kaldı…
Esaretim ömür boyu yar..
Ve sevdam…
Ve sözlerim ise sana doğru...




Herkesin biraz faili olduğu meçhul bir cinayetti yüreğim... Olay yeri incelemesi için gelen dedektifler, parmak izlerinin kime ait olduğunu anlayamamıştı...

O kadar çoktu ki cinayetimin failleri... O kadar çoktu ki üzerime yağan kurşunlar... O kadar kan akmıştı ki canımdanO kadar çoktu ki canımdan can alanlar !!!

Üstlenen olmamıştı cinayetimi... Sahip çıkan da Hiçbir masal kahramanı o yüreğe sahip değildi Cesedimi teşhis etmek için morga çağırılanlar, tanımadıklarını söylediler o soğuk yüzlü kadın cesedini

Timsah gözyaşları bile dökemeden ardımdan, arkalarını dönüp gitmişlerdi koşarak Yüzleşmeye cesaretleri var mıydı ki Ne benimle, ne de kendileriyle Muhasebe yapacak vicdanları da yoktu onların Kendilerince, verilecek hesapları da

Ben ise

Gözleri açık soğuk cesedimle ve buz kesmiş yüreğimle manşetlerdeydim artık...

Herkesin biraz faili olduğu meçhul bir cinayet olarak!!!



"Sana mucizeler vaadedemem ama, mucize aratmayacak kadar çok sevebilirim seni"

Bir sevda masalı bu... Yazmaya henüz başlamadım... İnsan yaşarken yazamıyor bazı şeyleri, aynı kelimelerin arasında gidip geliyor.... Ne zaman yazmaya kalksam hep aynı cümleler... Onun için, yazmaya başlamadım daha...Ama bu bir masal... Bu bir sevda...

Ben seni sevdiğimde, aklım hür bir çocuktu... Ne istersem yapabileceğimi, ol dersem olabileceğini, dünyanın ekseninde ömrümü geçireceğimi sanıyordum... Ben seni sevdiğimde en çok kendimi seviyordum...Şimdiyse, seni...

Sana dair ilk cümlem -korkuyorum senden- di... O anki gülüşün hala aklımda... Anlayamayan, hoşuna gitmiş, kafası karışmış bir gülüş... -masalları sever misin?- demiştin bana, sonra da küçük kızının masal kitabından bir masal okumaya başlamıştın... Ben de bu sevda masalını yaşamaya... Masalları severdim, evet... Ama bunu sana söyleyemedim. Korkuyordum senden... Şimdiyse, seni kaybetmekten...

Konuşamıyordum, anlatamıyordum, dinleyemiyordum, dizginleyemiyordum duygularımı, içimde deli bir nehir gibi çağlayan aşkı tutamıyordum...

Yapamadığım çok şey vardı... Ama sevdim seni...

Sana mucizeler vaadetmedim... Ama sen, mucizenin ta kendisiydin... Ben de seni mucize aratmayacak kadar sevdim...


"Sana Mucizeler Vaadedemem... Ama mucize aratmayacak kadar sevebilirim seni..."

Bir mucize arar gibiydin seni tanıdığımda... Gözlerin nereye baksa aynı soruları soruyordu bana... "Gerçekten aşk var mı?" "Gerçekten mavi sevebilir mi insan?" "Gerçekten bir MaSaL yazılabilir mi bir yaşamdan"...

Öyle çok kırılmıştın ki, korkuyordun... Bense hiç kırılmamıştım daha ve sana yenilmekten korkuyordum... Senin korkularının üzerine giderken kendi korkumun içine düştüm... Yenildim sana... Hayatım boyunca, yapmaktan korktuğum tek şeyi yaptım ve aşık oldum sana...

Ama hiç pişman olmadım sonrasında....

Gerçekten aşk vardı...Gerçekten mavi sevilebiliyordu...Gerçekten bir MaSaL yazılabiliyordu bir hayattan...

Ve ben sana, Mavi bir MaSaL yazdım...İnanıp inanmayacağını düşünmeden masallara... Masalımı maviyle donattım. Bunlar mucize değildi, hayır...Sana mucize vaadetmedim...Ama seni mucize aratmayacak kadar çok sevdim...

Korkularını silerken senin, esiri oldum mavinin


"Sana mucize vaadetmiyorum; ama mucize aratmayacak kadar seviyorum seni..."

Sana dair anlatılacak o kadar çok şey var ki aslında... Dedim ya, yaşarken anlatamıyor insan... Ne zaman yazmaya kalksam,içimden geçen cümleler hep aynı yerde takılıp kalıyor... "Seni çok sevdim ben".... Bundan bir adım öteye geçemedim yıllardır... Yıllardır ne zaman seni yazmak istesem, kelimelerim düğümlendi...

Artık senli zamanlarıma "yıllardır" diyebilmenin mutluluğu da eklendi senli mutluluklarıma... Seni tanıdığım için, seni sevdiğim için, benim olduğun için mutluydum zaten... Ve artık sana "Seni çok sevdim" derken, çok geniş bir zamanı anlatıyor geçmiş zamanım...

Ve şimdiki zamanım da çok büyük bir sevdayı...

Bir sevda masalı bu... Ama yazmaya henüz başlamadım... Yazıldığında göreceksin, ne çok sevildin...Yazıldığında göreceksin... "Ben seni çok sevdim"...




Kaybedilmiş öznesiyle zifiri gecelerden mor sabahlara gözlerim açıyor ve evet belki gün doğuyor ama ışığı göremeyecek kadar yorgun gecelere alışmış gözlerim...



Bir yanım matem siyahları içinde karalar bağlamış, bir yanım ışığa aç zifiri karanlık zindanlarda esir kalmış.. Şimdi bu kentte mor sabahlar doğsa da, yüreğim bir damla ışığa yüzlerce yıllık mahkumiyetlerinde aç kalmış olsa da ne çare..
Açamıyorum ki ne gün görmemiş yüreğimi, ne de ışığı bilmeyen gözlerimi güneşlere...
Ve o hümanist yapımla en acımasız kavgalarım yine kendimle...



Hoş gerçi yüreğimde daha bir kör, içimde daha büyük bir zifiri karanlık
görmek istemediğim, kabullenmediğim şeylere karşı düşürmeden gardımı;
arıyorum bir parça aydınlığı
el yordamıyla....
Ve sana şuan tüm iyiser yanımla saf, katıksız sevgi sözcükleri yazamıyorum, içimdekine/kendime ihanet edip hümanist pollyanna yı bu kez layıkıyla oynayamıyorum..
''-Şimdi olmaz!..''
''-Şu an olmaz!..''
diyor içimdeki bastırmaya çalıştığım kötü yanlarım..


Yine en acımasız savaşlarım sadece kendimle...
Bu mor sabahlarda içimdeki canavarında yeni doğan günle uyandığı Kötü bi anımdaki duygu birikimlerimin kelime ürünlerini yaylım ateşi kusmama mücadelesi/gayreti veriyorum sadece kendimle...


Oysa o Tüm yalan nefret sözcüklerin geldi buldu ve vurdu beni zihinmde yine..
Birşeyleri daha kolay bitirmek adına o yalan ağır sözleri duymak mı daha
kötü? yoksa o sözlerin yalan olduğunu benim bildiğimi bildiğin halde defalarca acıta acıta
''beni düşünerek'' söylemen mi??
Doğru olsalarda senin beni hiç anlamaman/anlamaya çalışmaman mı?


Yine birikti zihnimde sonu soru işaretli soru ibaresi olmayan cümle öbekleri... Elimde sevgi denilen bir soyut materyal törpüleme çabasındayım yine o en zararlı, en kötü yanlarımı...
Ve derin bir soluk alıp, içimdekine sefkatle sarılıp bastırdım yine, bugünlükte gömmeyi başardım o içimdeki canavarı..
Ve bugünde o çok istediğin nefretimi kazanamadın..


Yine içimde sadece o hiç istemediğin, hiçbir zaman kabul etmediğin, görmeyi duymayı reddettiğin saf, temiz, hümanist sevgim kaldı ...
O öldürmek için elinden geleni yaptığın, kiralık katil kelimeler/sözler üzerime yolladığın, hedef nefretleri üstüne saldığın, varlığından rahatsız olduğun kirletilmemiş, el değmemiş Sevgimle büyütüyorum gebe kaldığım içimdeki çocuğu/seni..



Ruhumda kurduğum ince ayarlı hassas terazilerin
Doğru/Yanlış - Suçlu/Suçsuz denklemlerinde
Düşünüyorum da;
Ya ben şizofrenim, bir hayali yazıyorum ve sen 3. tekil olarak sana ait olmayan ve hiçbir zamanda olmamış bir hikayenin parçalarını okuyorsun...


Ya da ikimizde cevaplarını bildiğimiz soruları soruyor, ikimizde bildiğimiz bir hikayenin kahramanlarını oynuyoruz..



birimiz yazarak
birimiz kızarak
ikimizde susarak
sen yalan nefret sözleri söylemeyi beceremeyen Pinokyo'yu,
ben ise seni yakmaya kıyamayıp soğuktan donan Kibritçi Çocuğu yaşayarak....


Düşünüyorum da;
Zihin denilen derya denizim;
Çoğalt -azalt, böl - çarp istediğin kadar seçenekleri-ihtimalleri-komplo teorilerini,
topla - çıkart yalnızlığını/ kimsesizliğini
Terazinin suçlu tarafı ağır gelsede
Neyin doğru neyin yanlış olduğunun önemi yok ki
Sevgi hüküm sürdükçe içimdeki mabedlerde
Adalet dediğin kör kadının tuttuğu terazinin vereceği
hükmün önemi yok ki
İçimdeki yaşatmaya, yaşamaya, saflığa, iyiliğe, temizliğe,
güzelliğe gebeyse
O Bütün yanlışları götürebilen tek doğrudur o halde...


O bütün zamanların bütün yanlışlarını doğru yapabilecek içimdeki koskocaman tapınağın tek başınalığında hüküm süren melikesini şimdi istediğin kadar öldürmeye çalış o tüm doğru/can yakıcı/zehir zemberek sözlerin sahibi sevgili;
Sen bile en ufak kötü bir niyetle dokunamazsın - yaklaşamazsın ona...
O öylesine özel, öylesine kutsal ki...
İçinde ve içimde bir gram kötülükle büyümedi ki.



Önce geldiğin, bir süre kalıp geçtiğin sonra da Gittiğin, terkettiğin yolların yüreğindeki izdüşümlerinde - izlerinde saklı hüzünleri/acısı


''Sakın kaybolma içimde, hep böyle özelimde/kutsalımda/mahremimde kal... Kimseler bilmesin diye sessizlik yeminleri edip, kimseler görmesin diye içime/mabedime sakladım seni.. Ordaki varlığın kendime kendimce olan karanlık yolculuklarımda bir parça huzura kavuşacağım çıkış kapısının anahtarı...
Bu zifiri karanlığıma güneş doğmayacağına, fırtınalı-sisli okyanuslarımda deniz fenerimi bulamayacağıma, siyahın içinde başka bir rengin yaşayamayacağına inanmak batırır tüm gemilerimi..
İnancımı kaybetmek istemiyorum
Onun için Sakın kaybolma içimde.. Hep böyle derinimde kal..
Bir ikinci tekil içimde saklı...''


İşte bu onun tek duası



Yoklugunla el eleyim artık ...
O bana alışmaya çalışmakta bende ona , Fırtınalarımız öyle esmekteki sensizlik beni sımsıkı tutmakta ! Görünen o ki aslada bırakmayacak yoklugun peşimi Her gidişinle bir geliş planlayan sen !
Artık planlanma kötü yalanlara Gelişlerini istemiyor degilim ...
Nedeni belirsiz bir gelişini ben neyleyim ...

Ben kaçmak istedikçe sensizlik üzerime üzerime yürümekte . Her fırtınada biraz daha yaklaşmakta benligime ! Her an yoklugunla birlikte olan bu kalp bir daha seni ister mi bilemiyorum ...


Öylece bırakıp gitmiştin beni , Karanlıklara hapsetmiştin kör kuyulara itmiştin sen beni , Bir gidiş bin bitiş ! Kaybetme korkum yoktu seni , Kaybetmek diye bişeyde yoktu kelimelerimde .

Sen gittin ya , Ben kaybetmedim ! Baksaydın görürdün gerçekleri Giden sendin Ardından bakan ben kaybeden sendin O acıyı çekense ben ...

Paylaşmıştık işte adeta herşeyi ... Sen kaybettin Bense senin kaybediş acını üstlendim ,

Yinede seviyorum seni
Hepde sevecegimden emin olabilir yüregin . Sen kaybettin beni , Bende aşkı kaybettin Bense sana olan aşkımı asla kaybetmedim !
Anlayabilsen her kelimemde neler gizli Sırlarımı bir çıkarabilsen gökyüzüne bu aşka çözülürdü dügümlerinden belkide !

Ben seni hep özlüyorum
Yoklugunla her an başbaşa kalmak ne demek? bilirmisin sen ! Yapışmış yakama sorar geçmişin acısını Cevaplar vermeye dermanım kalmaz , bilirmisin sen sensizlikle savaşmayı ... Keşke bendeki herşeyini alıp öyle gitseydin yüregimden , Kendini alıp gittin benden Göremedigin çok büyük birşey vardı yüregimde Aşkın - Keşke onuda söküp alsaydın benden taşıyamadıgımdan degil bunu istemem ,
Yoklugunla verdigim savaşı kaybetmemden ...

Bunları neden yaşıyorumki ?


Beni bırakıp Neden gittinki Sanki ?
Yokluguna gebe bıraktın beni, el eleyim artık onunla dönsende bulamazsın beni yuvanda !





İçimdeki iSyanım Kendime..Sevda içindeki Sevgisizlik kendi cehennemim ve kendime yaRattığım cehennem sevgiLinin yüreğindeki acıdır..’’Sevmek kimi zaman reziLce korkuLudur’’kendi reziL korkuLarımda biLe asLa vazgeçmeyen yüreğimin sesi,benim özgürLüğüm.Hiçbir şey yüreğimdeki sesin sıcakLığını benden aLamaz,sevgiLinin sitemLeri biLe.

KardeLen ve hercainin umutsuz öyküsündeki vefasızLık aşkın doğasındaki vefasızLıktır.KardeLenden hercaiye giden yoL iki saman yoLu arasındaki mesafeLerden uzak oLsada her sevda doLu yürek dokunmasını biLir hercaiye..Otobüsün camındaki soğukluğu aşan yüreğimizden gelen sıcacık gözyaşLarımızdır..Vefasız sevgiLiye giden yoLda yaşadığımız mutLuLuk,yüreğimizin korLarıdır..kOrLanan her yürek sevdaya yazıLıdır oysa,sevdanın ateşindeki közLerden savruLan küLe döndükçe,her dem yeniLenir yaşam…Kendi mutsuzLuğunda kaLan yürek küLLenmeden sönen taLihsiz aLevLere benzer,yaşanmışLığın ortasında yaşanmamış gibi kalan mum aLevi kadar yakıcı,mum aLevi kadar gerçek ve kaLıcı oLmayan…Oysa közLerimizden yeniden yangınLar sarar bizi,közden aLeve dönen yaşamLarda sakLıdır hayatın özü……

HercaiLer karşıLık vermez belki sevgiliye,ama hercaiye oLan aşkımız öLümsüzdür en güzeL şiirLerde ve öyküLerde.Hercai daha şansLı değiLdir o nedenLe,beLkide kardeLenin mutLuLuğu bundandır…Kaç yangın yaşadın diye sormaLı insanLara,kaç sevda? Sevdasız kaLanLar kendi cehennemLerinde yaLnız oLanLardır..Oysa hiçbir insan hak etmez sevdasız bir yaşamı..ßirde gözLeri buğuLu bakan dünyanın en güzeL kadını aşksız kaLmışsa yüreğinin derinLerindeki sessizLiğe bakmaLıdır… BakmaLıdır ki insan oLan yanında aşk kokan yanına dönebiLsin diye… GözLerinden geLen iki damLa göz yaşını mutLuLuk bürüsün diye……ßuğuLu gözLerLe bakan hiçbir kadın aşksız oLmamaLı ßeLkide…’’a$k’’ kokan kadınLar aşksızsa dünyanın en büyük yaLanıdır yaşanan…

ßir meridyenden akıp giden sevgiLi dönüp bakmıyorsa ardına,ardında sevda doLu bakan bir çift gözden yoksundur,o gözLer ki hayata yaLansız bakarLar..yaLansız bir çift gözden uzak kaLmak ne büyük BAHTSIZLIK…….

YasakLar dinlemez yüreğimiz,korkulardan uzaktır içimizdeki sevdamız.Hiçbir tiran sevdaya yasak koyamaz,biLir ki her yasak geçerLidir ‘’a$k’’tan gayrı…Ondandır sevdaLıLarın öLümü hiçe sayışLarı…

Her baharı sevgiye açar sevgiLiLerin,bahtsızLarın baharı oLmaz..Her sonbaharda döküLen yaprakLar hüzün değiL geLecek baharın müjdecisidir sevdaLı yürekLerde… Oysa sevgisiz kaLan yürekLerde bitmeyen kışın başLangıcıdır her düşen yaprak…



Ben baharı severim her mevsim ya bahardır yada baharı müjdeLer..Hayat her daim ışığa ve mutLuLuğa kesiLir…DüşLerden süzüLen mavide yüreğim yüreğini maviye kesecektir sevdiceğim,biLiyorum………….

Hiç yorum yok:

Blog Arşivi