18 Eylül, 2008

Ben çok yangında kül oldum,
Senin hasretin ne ki
Ben her dürüstlüğümde kayboldum,
Senin vicdanın ne ki

Yar derdim hep sevdiğime
Meğer yan dermişim yüreğime,
Senin yangının ne ki

Rüzgâr oldum duruldum Gül oldum solduruldum
Bu karamsarlığımı insafıma sordum,
Senin bakışların ne ki

Yaşardım aşkı çaresiz, severdim yâri bedensiz
Yeter ki benim olsun, ölüme giderdim kefensiz...

Ben çok şarap içtim, aşkının sarhoşluğu ne ki!















SewgiLim...

BiLiyordum kıyametimin Sende gizLi oLduğunu.

O ince parmakLarının birgün boğazımı war gücüyLe Sıkıp beni zifiri bir karanLığa yoLLayacağını, Sonra o canımın i¢i ayakLarının büyük bir huzur i¢inde Seni benden uzakLara ta$ıyacağını biLiyordum. Bana duyduğun we tükenmeyecekmi$ gibi geLen o Sewginin, zamanSız bir rüzgarın önünde SürükLenip mor bir denize dü$eceğini, Senin onu yakaLamak i¢in kıLını dahi kıpırdatmayacağını; gönLünün bana dü$man, Sana gözüpek bir kıLawuz keSiLip Seni ba$ka $ehirLere, ba$ka inSanLara götürceğini; ademeLmaSı ¢ıkık, kafaSı göwdeSine bir ¢ubukLa tutturuLmu$ gibi duran zayıf bir adamın yaLancı bakı$Larının o yuSyuwarLak gözLerine dü$eceğini... biLiyordum. Ama $imdi; Sana acıLar, yıkıntıLar, tarifini edemediğim kederLer araSından bakarken ¢ok daha iyi fark ediyorum: bu zindan karanLığının, aramızda gitgide daha büyüyen uzakLığının, o adamın LekeLi güLü$ünün yıkıcı gücünü aLgıLamak i¢in biLmek tek ba$ına yeterLi geLmiyormu$; ya$amak gerekirmi$, mutLaka ya$amak....

O ya$amaktır ki, birka¢ gündür ta$ınmaz bir yük gibi omuzLarımda büyüyor; hi¢ kimSenin ayak baSmadığı kuytu bir kö$eye bırakmaya, kör kuyuLara atmaya, SiLkip dü$ürmeye ¢aLı$ıyorum, ama o inatLa tutunuyor bana. Pi$manLığın, kederin we kahredi$in ¢irkin $arkıSını SöyLüyor omuzLarımda; beni hızLıca geceye, zifiri karanLıkLara ¢ekiyor; kar$ı koyamadan SürükLeniyorum. Her$eyin bütün ¢ıpLakLığıyLa, bütün wah$etiyLe gözLer önüne SeriLdiğini; SakLı tutuLanLarın, gizLenenLerin, kapıSı a¢ık unutuLan bir cehennemden, zamanSız bir Lanet gibi dünyama indiğini, bu Lanetin de beni cayır cayır yakacağını fıSıLdıyor kuLağıma. Öfkemin yüreğine Sığmadığı o iLk SaatLerde ¢ok kızdım ona: hafızamda durmakSızın kahroLduğum o anı canLandırmaSına, beni duwarLara SawurmaSına, dermanımı aLıp gitmeSine kar$ı hi¢bir$ey geLmedi eLimden, Sadece kızdım... Ağız doLuSu küfürLer ettim.

Sonra $unu da fark ettim: kızgınLığım Sadece o ya$anmı$Lığa oLmamaLıydı; kendini zamanSız kıyametLere hazırLamayı biLmeyen, becerikSiz benLiğime de Söwüp SaymaLıydım. 'A be ahmak!' dedim kendime, 'biLmez miSin SewgiLi dediğin ruhunun öte yarıSı, kaLbinin diğer atı$ı oLduğu gibi biraz eL, biraz dü$mandır da aynı zamanda.... biLmez miSin a$kı war eden, Sewdayı ye$erten o derede, Suyun görünmeyen yerLerinde, bir ıSırıkta etini kopartacak mahLukatLar da ya$ar... a$ktan hi¢ mi bir $ey öğrenemedin, $uncacık da oLSun derS aLmadın mı? Birgün gözLerini karanLık kuyuLarda a¢acağını heSaba katıp, o kuyudan ¢ıkabiLmek i¢in bir ince haLatı oLSun Sarkıtamadın mı kendine, SakLayamadın mı? Bu kadar mı güwende, huzur i¢inde hiSSettin? İ$te kaL $imdi gecenin geceyi izLediği o yerde... naSıL ¢ıkacakSın bir daha güne$e?'

SewgiLim, hani bazen inSan, bir$eyLeri ya$amamı$, görmemi$, biLmemi$ oLmayı yeğLer de, bu uğurda bir¢ok $eyi feda edebiLecek kadar ¢ok iSter ya bunu; ben de öyLeyim i$te $u SıraLar. AkLımın ba$ımdan u¢up gitmeye, ruhumun kendine ba$ka bir beden bakmaya niyetLendiği, geceLeriminSe yumak yumak dü$ünceLere doLandığı $u günLerde en ¢ok bunu iStiyorum. Nereden geLir bu, kim getirir bana böyLe bir nimeti, biLemiyorum ama inanır mıSın, bekLiyorum Sanki! TeLefonum her ¢aLtığında eLim ayağıma doLanıyor, kapının wuruLu$unda irkiLiweriyorum; 'i$te o bekLediğin, uğrunda gözünü kırpmadan bir¢ok $eyini wereceğini SöyLediğin $anSı getirdim Sana, bırak döwünmeyi artık, karamSarLıkLar i¢inde, öLümü bekLeyen bir haSta gibi hareketSiz yatmayı da...' diyecek biriLeriyLe kar$ıLa$mayı öyLe ¢ok diLiyorum ki! Kendimi koLLarına bırakacağım o yabancı, yeniden boyanacak bir ewin eSki, döküntü boyaLarını duwardan kazır gibi, aLıp eLine SpatuLaSını kazıSa beynimin duwarLarındaki o anıLarı. ¢öp kamyonLarı uzak ¢öpLükLere götürüp dökSeLer Sonra...


Beni temiz kıLSaLar, Seni de benim... o zaman yüreğim kayıp bir kedi gibi yeniden ewini buLacak! RüyaLarımda kapkara bir u¢urtmanın kağıttan kuyruğuyum SewgiLim... ha koptu, ha kopacak!









Neydin Sen. . ?

Neydin sen. . ? Nasıl tohum olup yerleştin içime, bilemiyorum… Günbegün besleyenin bendim, şimdi gölgende üşüyorum. . .

Öyle çok üşümüşüm ki gölgende, hiç bir tendeki terin tuzu yetmiyor artık, buz tutmuş derin yalnızlığımı çözmeye. . .

Anımsıyorum da. . .

Düşlerimde bile üşü(r)düm hemen her gece ben… Düşlerime beş kala düşerdim çocukken..Hala üşüyorum ve durmadan düşüyorum, oysa öyle çok büyüdüm ki ben. .

Alıştım ama. .
Önce dudaklarımın çatlaklarına, sonra çatlak kış akşamlarına… İklim ne olursa olsun yüzü donuk hayaletten bozma insanlara. . .

Cirit attıkları şehirlerde çırılçıplak nasıl yaşanır, ıssız sokaklarında yalın ayak nasıl yürünür biliyorum artık..Ah… Azalan saçlarımı ve çoğalan sızılarımı ıslatan yağmurları sevmeyi bile öğrendim zamanla. . .

Dipsiz kuyularda kaybolduğum, yitik aşklarımın suyunda boğulduğum oldu, hayat öpücüğünü kendim koyduğum oldu dudaklarıma…Arsız bir iştahla yediğim can simitlerimin susamları ağzımda duruyor bak hala. . .

Boşver şimdi sen bunları. . .
Parladığım oldu. . .
Söndüğüm oldu. . .
Kör düğümlendiğim oldu. . .
Geldiğin gibi apansız gittin ya. . .
O günden beri bana bir şeyler oldu. . .


Neydin sen. . ? Nasıl zehir olup aktın içime, bilemiyorum… Kanıma karıştı zehrin bir kere, damarlarımdan bir türlü atamıyorum. . .

Öyle çok bulaştı ki zehrin içime, artık zehrin kanımda değil de, kanım zehrinde. . .

Anımsıyorum da. . .

Uykumda bile hep kaçar(d)ım karanlık basınca ben… Bastıkça damarıma insafsızlar, inadına koşardım çocukken..Hala kaçıyorum ve durmadan koşuyorum, oysa öyle çok yoruldum ki ben. . .

Alıştım ama. .
Öncesiz korkularımı sargısız yaralarıma bastığımda duyduğum acıya… Yargısız infazlarımla baş başa kalmaya alıştım kendi kurduğum tuzaklarda… Ah… Kokusuna aldanıp daldığım gül bahçelerinden, korkuyla dağılıp çıkmalara bile alıştım zamanla. . .

Tenimi zımparalayan kaldırımlara amansız sarıldığım oldu, çizgilerime basmayın diye namussuzlara yalvardığım oldu… Bedenime işledi izi kaldırım taşlarının, onlar ki artık benim bir parçam oldu. . .

Boşver şimdi sen bunları. . .
Sustuğum oldu. . .
Kustuğum oldu. . .
İçip içip sızdığım oldu. . .
Geldiğin gibi apansız gittin ya. . .
O günden beri bana bir şeyler oldu. . .


Neydin sen. . ? Nasıl çocuk gibi kandım sihrine, bilemiyorum… Defalarca kardım oysa iskambil kâğıtlarını, yine de hep ben yeniliyorum. . .

Öyle çok zafer kazandın ki sen, yetim yenilgilere kucak açmak bana düştü mecburen. . .

Anımsıyorum da. .

Eskiden de hile yapmayı bilmezdim ben… Öpüp, koklayıp yitirdiklerimi, elim boş, dizlerimde kan izleriyle eve dönerdim çocukken… Hala var dizlerimde kan izlerim ve hala hilesizim, oysa öyle çok yitirdim ki ben. . .

Alıştım ama. .
Sınırsız kalabalıklar içinde dingin yalnızlıklarımla sarmaş dolaş yatmaya… Gece yarılarında, sonu olmayan sürgün yolculuklara bavul hazırlamalara…
Ah… Su birikintilerinde karşılaşmaktan korktuğum yüzümle yüzleşmeyi bile öğrendim zamanla. . .

İsimsiz yabancılara seslendiğim, duyan olur diye ürperdiğim oldu..Düştüğüm yollarda düşünüp, yarı yolda pes ettiğim oldu. . .

Boşver şimdi sen bunları. . .
Kestikçe çoğalan cesetlerim. . .
Ettikçe bozulan yeminlerim oldu. . .
Geldiğin gibi apansız gittin ya. . .
O günden beri bana bir şeyler oldu. . .


Neydin sen. . ? Bilemiyordum… Bilmek lanetler mi beni diye düşündüm de dün gece, artık sormuyorum…Yasak ettiğim gözyaşlarımı doldurup derinliğime, bu gece sana boğulmaya soyunuyorum. . .

Lanet olsun. . !
Yapamıyorum. . . .!








her yerde sen varsın, halbuki hiç bir yerde yokken..

her yerdesin işte, bakışımın donduğu yerdesin, yalnızlıklarımın döküldüğü, kuruduğu yerdesin ve de. yakınsın bana, yanımda olanların olamadığı kadar, sesini duyduklarımın olamadıkları kadar bendesin işte. benlesin, hissediyorum, uzakta değilsin, ama uzaktasın. gözleriminin göremeyeceği kadar uzakta..

med-ceziri sevmedi hiç bir zaman yüreğim. buydu yorgun düşüren benliğimi. her gelişinde şenlenen ruhum, her gidişinde her seferinden daha çok çöktü. her gelişinle yeniden dirilen bedenim, her gidişinde, hiç olmadığı kadar savruldu. yormak zorunda mıydık birbirimizi bu denli ? diyemedim işte ben, hiç diyemedim, git diyemedim. istemiyorum diyemedim. kal da diyemedim ama. diyemedim. çok zordu çünkü. bilemedin..

şarkıların bu denli can yakmasının sebebisin sen. kayıp gecelerin, tomur tomur göz yaşlarının, yiten her anın sebebisin. o kadar çok şeyin sebebisin ki, her aklıma geldiğinde canımı söken kazanamamışlığımın, kaybetmişliğimin aynasısın. her aklıma geldiğinde kaybetmişliğimi yüzüme çalansın. canımı yakansın. tüm bunlara rağmen yanımdasın, ama sarılamıyorum, bırakamıyorum göz yaşlarımı omuzuna, yalvaramıyorum gitme! diye kapanıp dizlerine.. yoksun. sesimi duymuyorsun. parçalanıyorum. farkedemiyorsun..

aklımsın..

ve her yerdesin, hiç bir yerde yokken.

duy şimdi beni, gel/kal diye(meye)ceğim sana.


7/7/08 21,32


sarhoş ediyor biliyor musun yokluğun ?

ciğerlerime doldurduğum hava kadar benlesin, bendesin. sessiz cümlelerime gizlenmiş söylenirken yutkunulan bir kelime gibisin bende. acıtan şarkılarımda saklanmış acıtan bir nağmesin ve de. aynalarsın. aynalardasın, çünkü birbirimize ne kadar benziyoruz diyendin sen. aynalara mı yüklenmiş çaresizliğim ? ne derdin halimi görsen ? acır mıydın bana ?

boşluk..

yalnızlıklarımı yüklüyorum artık göz yaşlarıma. çaresizliğimi paketledim. ve kendime hediye ettim. her çaresizliğime bakışımda, her hediyemle oynayışımda, biraz daha yalnızlık yüklüyorum göz yaşlarıma. zor bu tahmin edemezsin, yanımdasın halbuki, görüyorsun, konuşuyorum ya bunları seninle. yaşamadan bilemez ama insan. çaresiz bırakıldın mı hiç sen ? hiç yalnızlıkları hediye eden oldu mu sana ? yalnızlıklarımı sen hediye ettin bana bak. her gidişinde yenilerini ekledin yanına. gelecek misin diye soramadım hiç bu yüzden.. giderken yeni yalnızlıklar bırakacaktın çünkü. zordu. acıydı. diyemedim.

aşk vardı sanki. bir hastalıktı. koskoca bedenleri bir bebek gibi ağlatandı. ağlarken, acıya gülebilmekti. kurtulanı pek azdı. kurtulamadım ben.

bu yüzden her yerdesin işte, hiçbir yerde yokken. kurtulamadım.

portremi çiz, ama boyama. siyah kalsın.. siyahı seviyorum.








Ben med dedim
Sen ceziri tercih ettin
Gittin


Bütün damlar
Bütün ehramlar çöker
Tarihlere takvimlere sığmayan
Sevdamın ağırlığından
Sessizce dolaşır bakışlarım
Sensiz kenti
Gidişinle terk edilmiş meydanlarda ki hal
Kangren kokusudur
Dizelere sıçrayan intihar korkusudur
Dudağımda asılı iki kelime
Gitme dur

Gidersen dilim lal olur


Gittin apansız bir girdap sardı yüreğimi
Kah uçsuz bucaksız ummanlardayım
Kah kızgın sahralarda
Gittin artık içimde hafakanlar kol geziyor


Bu hüzün kuyusu elem arkında
Bu şehrin çıkmaz sokaklarında
İntizarın kucağında, alnımın kırışığında
Sana çıkmayan labirent gibi binlerce yol geziyor


Gözyaşımla birlikte suluyor toprağı
Yüreğimden aheste aheste sızan kan
Gittin, avuçlarımda diken
Yakamda kahrından solmuş bir gül geziyor

Kırdığım aynaların yansımasında
Tutuşurken çakmaktaşı gözlerim
Alev alev yanarken bakışlarım gittin
Yüreğime sıçrayan her kıvılcımda kül geziyor

Ben med dedim
Sen ceziri tercih ettin
Gittin

Şimdi
Dağlarda yankılansa da melalim
Ölene kadar lalim

MUHAMMED MEHMET GUL






Artık şans veremem
yaşanabilme ihtimali olan aşklarıma..
21'lik yaşım kaldırmıyor
bu üç harflik kelimeyi..!
(AŞK)
Ağır geliyor umutlarıma,
yada
umduklarım insanlara....

Hangi aşkın laneti bu bilmiyorum?
Vazgeçilmezlerimin
vazgeçilmezi olamıyorum...!
Uzun zamandır uykusuzum
aldırmayın,
galiba
saçmalıyorum....!

DILEK EGRI






Gitmeler sana kalsın,
Bu sisli şehrin beyazında.
Usul,usul terket beni,
Karakış`ın ayazında.
Kalbin,bedeninle gitsin,
Sakın dönme geriye,yokum!
Binlerce yemin etsende,
O yalan sözlerine tokum.

Gitmeler sana kalsın,
Bırak beni bu benle.
Kırılmış bir oyuncak ellerinde,
Sıkılmadın mı? oynama benle.
Ben aciz,ben yitik olsamda,
Sen git ardına bakma,git.
Canın sıkıldı bu aşktan belli,
Sevgin gibi sen de bit.

Gitmeler sana kalsın,
Hüzünlü bir şarkı tadında.

SALIH TURAN










Senli günlerimden bir gündü yine. Bana "beni seviyormuş" gibi davrandığın günlerden herhangi biri işte. Zaten o kadar azlar ki... Ve o kadar acıttılar ki...

Neyse, ne diyordum, sen vardın yanımda. Ya da ben öyle sanıyordum.
Sonra bir yıldız kaymıştı göklerden. Ben de tutmuş seni "mucizem" yapmıştım.
Oysa herşey tesadüftü. Hayatına girişim mesela...
Ya da daha doğrusu senin benim hayatıma girişin. Çünkü ben senin hayatına giremedim.
Sadece küçük, sevimli bir detay oldum, olmasından hoşnut kaldığın ama gittiğinde hiç aramayacağın küçük bir detay işte.
Senin için lafı bile edilmeyecek bir tesadüf, benim için "mucize"...

Nerden bilebilirdin ki o kapıdan girmeden beş dakika önce benim deli bir özlemle aşkı çağırdığımı.
Tam da şöyle diyordum: "Onun acısına bile razıyım. Tek istediğim aşık olmak. Büyük bir aşk."
Beş dakika sonra buldum onu. Senin gözlerinin en karanlığında. Aşka tam da o anda düşmüştüm işte.
Bu senin için tesadüf benim için aşktı. Hayat bana istediğimi verdi.
Seni gönderdi. (*Ne kötü sen beni hiç böyle istememiştin)
Şimdi tesadüfler bitti.
Ben senden uzakta bambaşka bir şehirdeyim.
Burda yıldızlar daha çok. Ve parlıyorlar. Ama inan hiç biri, hem de hiç biri, anlam yüklenmemek için üstlerine, bir aşkın sahte mucizesi olmamak için kaymıyorlar.

Bekliyorum...
Seni...
Mucizeleri...
Tesadüfleri...
Gökyüzünü...
Belki de bir haberini...
Gelsene...
Ya da "Gel" desene...









Beddua Etme Sakın

Seni Allaha havale ettim,
Yüce Tanrım bildiği gibi yapsın,
Hiç sebep yokken terk ettin,
Sana artık bu alem;
Acıyarak baksın.

Yeni aşklara koşacağım,
Haberin olsun,
Seni yeni sevgilerde unutacağım,
Bundan sonra yerin onun yanı olsun,
Sana beddua etmem biliyorsun.
Sana dua ediyorum,
Bana yaptıkların için,
Bana ne yaptıysan,
Bin mislisi sana gelsin,
Bak beddua değil bu ha!
Duam senin için,
Bana ne bıraktıysan,
Allah kat kat sana da versin.













diller mi vefasız yürekler mi
gömüt taşına mı yazılacak
zamansız kayboluş
şiirlere karıştı sevdam
unuttum
günleri külrengi yolculukta
gelirsen
bulacaksın gücenmemiş şiirlerde
kıpırdamayan akrep de
yelkovan da
şiirlerimin gizli öznesi
ilkyaz tufanımsın
gidersen eksilirim

sanma aşkların mevsimi
binlerce renk
çökerken sisleriyle gökyüzü
yüzüne
yangın yerine çevrilen eylem
su kuşunun belirsiz serüveninde
noktalama imleri dolaşır
sokağında

sen bana dokun
anılarıma dokunma
sen bana dokun
yüreğime dokunma
konuşurum
susarsın
sustukça
içimde isyan
yoruldum
sevgimi taşımaktan
sanık dillerimdi
gelmek istesem
yeminin gölgemdi
hoşçakal demedim
savunmanı üstlendim
gönül bahçemde
gülüyorsun
ateş böceği gibi kayboluyorsun
bir aşk daha karışıyor
tarihin sararmıuş sayfalarına
yalnızım

çırılçıplak kaldım sevdam da
aşkın onuru yokmu dünyada
bıkkınlığım yok ne de ihanet
hain deyilim korkak hiç deyil
kim bilir kimse sormasa da adımı
hatırlamasa da ırmaklaklarda yüzümü
desinler ki
denizdeki balıklar gii heyecanlı
desinler ki
aşkın örülmemiş dili
sevdamı boğsada ellerin
yüzümde ilkbahar sevinci
ekiyorum düşünceme yıldızlar
aşk rüzgarlarına savruluyorum
ya sen hangi rüzgarlara
küs çiçeği

ey! beyaz günlerimin ışığı
karanlığı aydınlat
kini nefreti at gel
dola saçları saçlrıma
çözülmüş gözlerinle gel
kaçışın:yitiriş
kaçışın:yok oluş
kaçışın: aşkın alaborası
sen hayatımın sevdası
doığrumda yanlışımda olsan
konuşturuyor
yüreğim beni

bak! yaşlanıyor gençliğimiz
alıp götürüyor yıllar
bakarsın aniden gelir ayrılık
ne adın kalır
ne de sevdan


SANİYE GÜNDÜZ YILDIRIM














Bana yüreğimi sığdıramadığım farklı bir hayatı bıraktın isteyerek ya da istemeyerek, oysa ben hiçbir zaman çizmedim aramızdaki mesafelerin sınırını sen hep ulaşılmayacak kadar uzaklardaydın yanı başımda dururken vakitsiz saatlerin yelkovan değirmeninde.


Dalgaların savurduğu kum taneciklerinden başka bir şey değildim ben hayatında, dilediğince savurdun beni bir o kıyıya bir bu kıyıya, ellerinden küçük bir oyuncak olmaktan kurtaramadım bir türlü kendimi, nasıl ki her dilde çocuğun ağlaması aynıysa benimde hala duygularım değişmedi aslında.

Gerçekten sevenlerin hepsi aynı sever. Hiçbir sevenin sevgisi diğer birinden farklı değildir aslında, bir türlü anlatamadım yüreğimin kabuk bağlayan yanını, sende acımadan deştin yaramı, söktün bütün kabukları azdırdın tuzladın iyileşmesi zor olan sol yanımı.

Kimseye bir şey ispatlamak zorunda değilsin yüreğim, şakaklarına bir ömür dayanmış ki büsbütün yalnızlık, bir yanda yüreğin bir yanda gözlerin karanlığa merhaba derken, artık kıvranmanın alemi yok! Dik ol! Sevmek ayıp değil, sevgiyi karalayan utansın…

Hiç yorum yok: